Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Program temel olarak ciddi bir mali disiplin ve dalgalı kur sistemine dayanıyor. Yani bilinen ortodoks bir istikrar programı uygulanıyor. Bu programı öneren de, tasarlayan da, denetleyen de IMF. Ancak programın başarılı gitmesini IMF'ye bağlamak yanlış olur. Birincisi, dünyadaki ekonomik konjonktürün gelişmekte olan ülkelerin çok lehine olduğu bir ortamda bu program uygulandı. Uluslararası borçlanma kolay ve ucuzdu. İkincisi, medya ve iş âlemi içeride programa çok destek verdi. Harfiyen uygulanması için adeta bekçilik yaptı. Kaldı ki, siyasal iktidarlar hem bu programa önem verdi, hem de uygulamada ciddi bir irade gösterdi. Hepsinden önemlisi, Türkiye'nin yurtdışında algılanmasında çok önemli değişimler oldu. Türkiye bu programı 2001 yılında uygulamaya başladığında AB'ye tam üyelik yolu açılmıştı. Bu yol zaman içinde yüksek nüfuslu bir ülkenin yüksek bir gelire sahip olacağı varsayımıyla olumlu olarak değerlendirilmesine yaradı. Ancak son zamanlarda AB perspektifinde önemli değişiklikler olmaya başladı. Fransa'nın ardından Hollanda'da da Avrupa Anayasası'nın reddi, hızlı genişlemenin yanlış olduğu izlenimini verdi. Gerçi hâlâ Avrupa'da temel kaygı, bir türlü azaltılamayan işsizlik. Ama AB'nin bu konuda pek duyarlık göstermeyip çözüm yolları aramaması, Avrupa halklarını epeyce kızdırmışa benziyor. İşte bu nedenle yüksek nüfuslu ve bunun önemli bir kısmı işsiz olan Türkiye'nin hemen tam üye olması kaygı yaratıyor. Kısacası Türkiye'nin tam üyelik müzakerelerinin, dolayısıyla da tam üyeliğinin gecikmesi olası. Bunun da Türkiye'nin algılanmasını değiştireceği için piyasalarda endişe duyuluyor. Ancak kimisi de bu durumda IMF çapasının daha önemli olduğunu, hiçbir şey olmayacağını belirtiyor. Kaldı ki, AB perspektifi olmadan birçok ülke krizden çıktı ve belli transformasyonları yaptı. Dolayısıyla AB istikrar için olmazsa olmaz değil. Ancak gelinen noktada IMF'nin önemi hem kredi olarak, hem de reçete olarak önemini yitirmiş bulunuyor. Bu nedenle Türkiye ancak AB perspektifiyle daha iyi bir noktaya gelebilir. Diğer bir deyimle, AB çapası bugün IMF çapasından çok daha önemli. IMF çapası nihayet bir finansman sağlama aracıdır. Ya doğrudan kredi verir, ya da verilmesini sağlar. Oysa AB çapası tüm bunları sağladığı gibi, aynı zamanda birçok ekonomik, siyasal, sosyal ve yönetsel reformu da zorunlu kılıyor. Bu nedenle bazılarının dediği gibi, AB perspektifi uzayınca Türkiye'nin IMF'ye daha sıkı sarılması yerine, AB perspektifini kaybetmemek için daha sıkı sarılması daha doğru olur. AB'nin bugün geçirdiği sıkıntılar günün birinde aşıldığında Türkiye ona daha yakınlaşmış olmalıdır ki tam üyeliği kotarabilsin. Kısacası, asıl çapa AB'dir. hgunes@milliyet.com.tr Ekonomik program genel olarak başarıyla sürüyor. Dört yıldır enflasyon düşüyor. Buna rağmen büyüme yaşanıyor. Ve sürekli ihracat artıyor. Öte yandan, borç dinamiklerinde de belli bir düzelme gözleniyor. Tabii sorunlar yok değil. Mesela işsizlik yavaş düşüyor. Ayrıca çok ciddi boyutta cari işlemler açığı sorunu var.