Malum Adalar uzun yıllardır, gayrımüslim Türk yurttaşların yoğun olduğu bir tatil beldesi halinde. Ecnebilerin Prenses Adaları dediği bu ada takımının Heybeli ikinci büyüklükte olanıdır, Deniz Harp Okulu ile bilinir. Yassıada ise 27 Mayıstan sonra Demokrat Partililerin hapsedildiği ve yargılandığı yer olarak bilinir. Sedef adası, Burgaz da diğer bilinen adalardır. En büyükleri ise Büyükada'dır. Küçüklüğümden beri Büyükada'ya giderim. Yani neredeyse yarım asırdır bildiğim bir yerdir. 60'larda kalırdık. Şimdi ise hemen her yıl bir kez ziyaret ediyorum. Bu kez Ada'ya bir başka gözle bakmaya çalıştım. Yarım asırda ne değiştiğini görmeye çalıştım. Anladığım kadarıyla ne çok şey değişmiş, ne de hiç bir şey. Büyükada'nın mimarisinde sorun yok. Biblo gibi villalar adanın güzel havasını koruyor. Ormanın bakımına da dikkat ediliyor. Zaten yıllardır yangın olmuyor. Koylar da oldukça Marmara'nın genel temizlenme sürecine bağlı olarak giderek temizlenmiş. Öteden beri Adalar'a kara mekanize kara taşıtları giremez. Tek taşıt fayton. Fayton hem taşıt, yani eve gitmek ya da iskeleye inmek için tek araç, hem de gezinti aracı olarak kullanılıyor. Bu da tamamıyla Erzincan ve Malatyalıların elinde. Siyaset tekavütleriyle yaşlı Musevilerin mekanı Anadolu Klubü'nde öğlen yemeği yedikten sonra faytonla büyük turu yapmaya karar verdik. İlk faytonun arabacısı atlar yorgun dediğinde ötekine çoluk çocuk doluştuk. Ancak ikinci fayton da cılız ve bedbin atlara sahipti. Dahası, garibanların yürüyecek hali yoktu. Arabacı kamçı zoruyla onları yürüttü. İçim cız etti.Yolda Yürükali plajından sonra ilk durakta mola verdik. Çocuklar böylece on dakika da olsa eşeğe binme fırsatı elde etti. Ancak asıl eşekleriyle meşhur olan Heybeliada'dır. Eşek sayısının ise adalarda bir hayli azaldığına üzülerek şahit olduk. (Gerçi Merzifon'da bile eşek kalmadı) Daha sonra yol üzerinde gördüğümüz tüm fayton atlarının bedbin halde olması bizi şaşırttı. Hiçbirinin koşacak mecali yoktu. Kiminin ise sırtı yara bere içindeydi. Anlaşılan kolanlar derilerini yara yapmıştı. Kendi kendimize veteriner olup olmadığını sorduk. Olsaydı bunlar olmazdı. Sonra yolda arabacıların ahırdan beter evlerini gördük. Haliyle merak ettik; acaba belediye başkanının bunlara bir garezi mi vardı? Neden adada tek ulaşım aracı için derli-toplu ahırlar ve tertemiz konutlar yapılmıyordu. Atlarla, arabacılar neden aynı yerde yatıyor, yani resmen dışkı içindeki konutlarda uyuyorlardı? Sonra sorduk; belediye başkanı belki de muhalefetten olduğu için parası yoktu. Oysa atm tersi! Sayın Başkan seçildikten sonra iktidar partisine transfer olanlardanmış. İskeleye vardığımızda bir çok evin bakımsız olduğunu gördük. Onarılmamış, kirli, metruk bir çok ev görüntü kirliliği yaratıyordu. 20 Açıkçası, akşam Büyükada'dan dönerken değişenlerin az olduğunu, bazı şeylerin de olumsuz değiştiğini düşündürdük. hgunes@milliyet.com.tr Hafta sonu yağmurluydu. Pazar sabahı kalktığımızda kara kara aile arasında ne yapacağımızı düşündük. Sonunda Adalar'a, daha doğrusu Büyükada'ya gitmeye karar verdik. Atladık Kabataş'tan deniz otobüsüne, yarım saatte vardık Büyükada'ya.