Cuma günkü Meclis tarihi bir oturum yaşadı. Ancak verimsizdi. Bir yere varılamadı. Çünkü Hükümet hâlâ kafası karışık izlenimi verdi. Öte yandan tam sayısını bilemiyorum, ama Meclis’te Doğu ve Güneydoğu’dan gelen 70’ten fazla Kürt kökenli milletvekilinin hiçbiri konuşmadı. Diğer illerden gelenler de eklenirse Meclis’te 100’e yakın Kürt kökenli temsilci var. (Yani parlamentonun neredeyse yüzde 20’si)
Toplam nüfus içinde yüzde 12-15 paya sahip olan bir etnik grubun Meclis’teki temsilcilerinin diyecekleri önemliydi. Meclis’teki yüzde 20’ye yakın sandalye ile “daha fazla demokrasi istiyoruz” deseler, biraz ironik olurdu! Pekiyi ne diyebilirlerdi? İşte sorun da burada.
50 yıllık terane
Bana kalırsa DTP lideri Ahmet Türk makul bir konuşma yaptı. Ülkede Kürt sorunu denen bir olgunun nereden kaynaklandığını ve PKK’nın nereden beslendiğini açıklamaya çalıştı. Konuşmanın yazılı olması, Türk’ün buna sadık kalması bir hazırlığın olduğunu gösteriyordu. Ama nihai bir siyasal iradeye sahip olmadığı için çözümü taça attı, soyut bir kavram olan demokrasiye sığınıverdi. “Barış” dedi, ama PKK’nın silah bırakması konusuna giremedi.
MHP Genel Başkanı sorunun tamamını bölgesel dış güçlere, yoksulluğa ve feodaliteye yıktı. Oysa bu tam olarak doğru değil. Diyarbakır’da feodal bağlar çökmüş vaziyette ama PKK’nın en fazla destek bulduğu kent. Bu işin içinde dış güçlerin olduğuna kuşku yok ama zaten bu dış politikada olağan bir faktördür. Asıl ne yapılacağı önemli. Devletin o bölgeye yeterince yatırım yapmamasını ise artık çoktan geçtik. Zaten 50 yıldır Meclis kürsüsünde aynı terane söyleniyor.
Deniz Baykal içeriği açısından parlak konuşma-larından birini yaptı. İşaret ettiiği bazı hususlar AKP milletvekillerini bile rahatsız etmiş olabilir. Birincisi, açılımın PKK ile dolaylı bir işbirliği içinde yürütüldüğünü ortaya koydu. Koydu çünkü yurtdışından kaç PKK’lının geleceğini önceden bilen bir hükümet elbette ilinti içindedir. İkincisi, açılımın yol planının belirsiz olmasının risklerine işaret etti. Baykal, Kürt açılımına devletin karıştırılmaması gerektiğinde son derece duyarlı. Üstelik bunun PKK’nın eşgüdümüyle sürdürülmesini hiç doğru bulmuyor. Nihayet o da
bölgeye yoğun bir devlet yatırımı seferberliğini
zorunlu görüyor.
14.5 milyar TL’lik açıkSon konuşmacı Başbakan’dı. Başbakan Erdoğan bu sorun hakkında çok yönlü bir strateji izlendiğini, ancak son yıllarda bölgeye 15 milyar TL yatırım yapıldığını açıkladı. Eğitimi ve sağlığı örnek verdi. Fakat Başbakan’ın bilmediği bir konu var. Bu yatırımlar bölgede işsizliği azaltmaktan çok uzak. Yatırımların niceliği kadar, niteliği de önemlidir. Bunların bir kısmı altyapı yatırımı. Adıyaman’da baraj yapıp elektriğinden tüm ülke yararlanıyorsa, bölgeye katkısı çok az olur.
Bölgeye yapılacak yatırımların istihdam yaratması şarttır. Urfa’da terörün Şırnak’tan daha az olmasının 3 nedeni vardır: Biri coğrafi yapı ve konum. İkincisi, daha kozmopolit oluşu. Üçüncüsü de daha fazla yatırım alması ve gelirin artmış olması.
Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın verdiği bilgiye göre GAP eylem planı (2008-2012) 26,7 milyar TL gerektirmektedir. Bunun halihazırda 7,3 milyar TL’si bulunmuş, merkezi bütçeden de 4,9 milyar TL desteklenmesi öngörülmüş. Ama 14,5 milyar TL’si açıkta kalmış. Kimse kendisini fazla yormasın. Sorun elbette tek boyutlu olmasa da en büyüğü işsizliktir.