Ancak bundan böyle yabancı sermaye sadece özelleştirme için gelmeyecek. Zaten birçok büyük kamu kuruluşu satıldı bile. Bir süre daha şu anda olduğu gibi yabancı sermaye mevcut işletmeleri satın aldıktan sonra yeni tesislerin temeli atılacak. Çünkü artık yeni bir doğrultudayız. Kimileri kıskansa da, AB'ye tam üyelik yolunun açılması çok olumlu bir gelişme. Bundan böyle çok daha fazla yabancı sermaye gelecek. Ve haliyle dalgalı kur sisteminde Türk parası uzun soluklu bir değerlenme süreci yaşayacak. Ekonomik istikrarın sağlanması ve özelleştirmenin hızlanmasıyla yabancı sermayenin oluk oluk aktığı söylenebilir. Gerçekten bu ara yabancı iştahı sayesinde birçok kuruluşumuz çok değerli hale geldi. Hatta dünya fiyatlarının üstüne çıkıldı. Erdemir'le Tüpraş'ı yabancılar alsaydı bu akım daha da artacaktı. İstemedik. Belki de haklıydık. Öte yandan biliyoruz ki, Türkiye'nin kalkınması ve küresel bir aktör olması, ya da AB ile entegrasyonu ihracatını yoğunlaştırmasına bağlı. İhracatın benzini kur. Yani TL ne kadar değer kaybederse, ihracat potansiyeli de o kadar artacak. Fakat AB'ye tam üyelik sürecinin getireceği yabancı sermaye, ihracatı sürekli olumsuz etkileyecek görünüyor. Ve bunun karşısında yapılabilecekler de oldukça sınırlı.Sınırlı; çünkü gelen sermaye karşısında Merkez Bankası'nın (MB) sürekli aynı ölçekte döviz alması olanaksızdır. Çünkü bu, gereksiz bir döviz rezervi oluşturacaktır. Döviz rezervi kısa vadeli borçlanmaya karşı tutulabilir. Ama bunun da ötesinde (doğrudan yabancı sermayeye karşı) rezerv tutulması abes olur. Şu anda MB oldukça yüklü dış borç ödeyeceği için sürekli piyasadan döviz alabiliyor. Aldıklarını kullanıyor. Ancak hiç kullanmayacağı dövizleri alması, kuru yükseltse bile, piyasada gereksiz TL arzı oluşturacaktır. İhracatsız kalkınamayız Öte yandan her gelen sermayenin ihracatı örselemesi gerekmez. Bu, yabancı sermayenin özellikle hangi kesimlere geleceğine çok bağlıdır. Örneğin, Türkiye bir ihracat üssü haline gelirse dengeler tümden değişebilir. Hatta bu özendirilebilir de. Mesela ihracatçı-yabancı sermayeye bazı kolaylıklar sağlanabilir. (Oysa İzmit'te Ford fabrikası kurulurken türlü engeller çıkarmıştık) Bunun yanı sıra, içeride ihracatı kolaylaştıracak bir maliyet yapısının oluşması için çaba gerekiyor. Bu engellerin kalkması için çabalar gözlense de, ortada bir sonuç yok. Mesela işçilik maliyetini şişiren ve kayıt dışı istihdamı artıran mali yükler hâlâ azalmadı. Tekstil ve hazır giyim sektörü zaten Çin'den darbeyi yemiş. Bir de içeride hırpalanıyor. Öte yandan, özellikle enerji fiyatlarının ülkemizde aşırı yüksek olması ihracatçıyı bunaltıyor. Yabancı sermaye Biz buna rağmen, MB'nin kısa vadeli faizleri düşürerek ve piyasadan daha fazla döviz alarak, kuru tırmandırmasının büyük yararı olacağına inanıyoruz. Aynı zamanda orta vadeli yapısal önlemleri de şimdiden almalıyız. AB sürecini sadece çerçeve belgesinin gerektirdiklerini yapmakla sürdürürsek pasif bir rol üstlenmiş oluruz. Entegrasyonun ilk şartı benzeşmedir, uyumdur. Ekonomik uyum da ancak daha fazla ihracatla elde edilir. hgunes@milliyet.com.tr Önlem almalıyız