Türkiye doları konuşuyor Aslına bakarsanız ihracattaki durgunluk ilk bakışta kaygı verse de, önceki gün Türkiye İhracatçılar Meclisinden yapılan açıklamada, şubat ayında ihracatın geçen yıla göre yüzde 51 artarak, 5.7 milyar dolara çıktığı belirtildi. Yani ithalattaki artış yavaşlasa da, ihracatta aslında henüz hız kesilmemiş.Ancak ocak ayında dış ticaret açığı geçen yıla göre yüzde 39 artarak 1.7 milyardan 2.3 milyar dolara çıkmış. Yani, ya "Durum düzeliyor, ihracat artıyor" diye rahatlayacağız, ya da cari işlemler açığı, hatta dış ticaret açığı yaratmayan uluslararası rekabet gücüne sahip bir ekonomi yaratmayı hedefleyeceğiz. Kısacası, iki tavır var: Biri, hiçbir şey yapmamak. Diğeri ise, politika geliştirmek. Biz ikincisinden yanayız.Bu yıl iç talebin daha makul düzeyde kalması beklendiğinden ithalat düşebilir. Üstelik gerek yatırımlar, gerekse otomotiv ithalatı düşeceğinden, ithalat geçen yıla göre gevşeyebilir.Ancak ihracat çok daha önemli. İhracat yurtdışında dış konjonktüre, içeride de göreli maliyetlere, yani dolaylı olarak kura bağlı bir büyüklük. Gerçekçi olursak; şu andaki kurla ihracat uzun süre sürdürülemez. Hatta bırakınız sürdürmeyi, ihracat artışıyla büyüme arzu ediliyorsa, kurun çok farklı bir düzeyde olması gerekir.Aşağıdaki Merkez Bankasının (MB) yayımladığı reel tartılı efektif döviz kuru gösteriliyor. Bu grafikte dış ticarete konu olan malların ağırlığına göre kur enflasyondan arındırılıyor. Durum şu; kur 1995teki düzeyine göre yüzde 36 değerli. Tabii o zamandan bu yana çeşitli verimlilik artışları, ya da reel ücretlerin gerilemesiyle bu değerlenme sorun yaratmamış olabilir. Ancak gerek duyulan sorun yaratmayacak değil, kolaylık sağlayacak bir kur düzeyi. Nihayet dün Merkez Bankası piyasalarda kura müdahaleye başladı. Başladı diyoruz çünkü bu müdahale sürebilir. Kuru, kısa vadede her türlü döviz arz ve talebi belirler. Uzun vadede ise gelir - gider dengesi. Geçen yıl ocak ayında 4.6 milyar dolarlık ihracat yapan Türkiyenin bu yıl da aynı düzeyde ihracat yaptığı görülüyor. İthalattaki artış ise yavaşlamış; geçen yıl 6.3 milyar dolar olan ithalat bu yıl 7.0 milyar olmuş. Bu da büyümenin yavaşladığına işaret ediyor. Yani geçen yıla göre daha düşük bir cari işlemler açığı olasılığını. MB "Ne yapayım, sıcak para giriyor, serbest dalgalı kur var" diyemez. Yavaş yavaş büyük çaplı döviz içeri girse ve ani hareketlilik yaratmasa, ihracat da çökse, MB "Dış denge benim sorunum değil" diyebilir mi? Öte yandan kurla ithalat arasında bağ zayıf olsa da dolar 1 YTLnin altına düşse, ithalat aşırı ölçüde artmaz mı? Açıkçası, kurun daha makul bir yere çekilmesi şart. Bunu yapacak tek kurum da Merkez Bankası.MB müdahale etmeseydi ne olurdu? Bir kriz olmazsa, yıl sonunda dolar 1 YTLnin altına düşebilirdi. Bu da ekonominin geleceği bakımından çok, ama çok sakıncalı olurdu. İhracat duraklar, ithalat patlardı. Dış açığın finansmanı daha fazla sıcak para gerektirir. Hikayenin sonunu biliyorsunuz; 1994 veya 2001de olanın aynısı. Biraz iddialı olacak ama, doların şu anda en az 1.5 YTL olması gerek. hgunes@milliyet.com.tr