Alsancak’a yapılacak olan iki AVM, haftalardır kentin gündeminde.
Kimi, “yapılsın, yıkılsın...”
Kimi, “yapılmasın, yıkılmasın...” diyor.
Bir de arada kalanlar var;
“Yapılsın ama şöyle olsun...”
“Yıkılsın ama yerine yenisi yapılsın...”
Biri, Alsancak Kruvaziyer Limanı...
Diğeri de; tarihi, belki de ondan daha önemlisi herkes için manevi değeri çok yüksek olan Alsancak Stadyumu...
Bu iki alana da AVM yapılmak isteniyor.
İlkinin gerekçesi, limanın yapımını, yap-işlet-devret modeli ile cazip hale getirmek...
İkincisi ise, TOKİ’nin çok değerli bu arsayı satıp, elde edeceği gelirle İzmir’e stat yapmak.
Siyaseten yapılan tartışmalara girmeyeceğim, taraf da olmayacağım.
Ancak, kruvaziyer olayını biraz fazla abartıyoruz. Kruvaziyer turizm demek; bir gram bal için için bir kilo keçiboynuzu yemek gibi bir şey. Yüzbinlerce turist günü birlik denizyoluyla geliyor ama bıraktığı dövize bakın, “devede kulak bile değil...”
Marsilya ve Barselona’ya bakalım...
Marsilya’da kruvaziyer gemilerin yanaştığı rıhtım, binlerce hektarlık limanın en ücra köşesinde... Çevresinde in-cin top oynuyor.
Marsilya’nın içine inmek isteyen turistler, en az 3-4 kilometre, vinçlerin, konteyner yığınlarının arasından yürümek zorunda.
Çünkü otobüslerin girişi kesinlikle yasak...
Barselona‘da kentin içinde.
Ne AVM’si var, ne restoranı, ne de oteli...
Gemiden inen günübirlikçi turist, kente dağılıyor. Bizim Birinci Kordon’daki gibi oradaki restoranlara, birahanelere, kafelere oturuyor. Ya da kenti üstü açık gezi otobüsleriyle dolaşıyorlar.
Yani; oturup ne kavga etmeye...
Ne de günübirlikçi turist için bu kadar büyük yatırıma değmez.
Hükümet haklı; hiçbir yatırımcı para kazanmayacağı yere para harcamaz.
Kazanç olacak ki, ihaleye girsin.
Ama alternatifi var.
Aziz Kocaoğlu’nun teklifi:
“İzin verin, kruvaziyer limanın rıhtımlarını biz yapalım, işletmesini koşul öngörmeden devlete devredelim. Yeter ki AVM ve otel gibi ulaşımı zora sokacak, yoğunluğu artıracak, kenti kitleyecek yapılmaşmadan vazgeçilsin...”
Aziz Bey’in ikinci teklifi Alsancak Stadyumu ile ilgili...
“TOKİ, stadı yıkıp AVM yaparak, geliriyle Örnekköy ve İzmir’in güneyine iki stat yapacağım, diyor. Örnekköy’e 25 bin kişilik stadı Büyükşehir olarak yapayım. Parası hazır. Güneye yapılacak ikinci stadı da Bakanlık ile ortak inşa edelim. Tek şartımız; hem Alsancak hem de Güzelyalı Gürsel Aksel Stadı’nı satmaktan, AVM yapmaktan vazgeçsinler...”
İki öneri de; hiç kimsenin elinin tersiyle itebileceği, “olmaz kardeşim” diye reddebileceği kadar basit değil.
Madem ki söz konusu olan İzmir...
İzmir’in geleceği ve çıkarları...
O zaman herkes;
“İnatlaşmayı” bırakıp, “rest çekerek” hesaplaşmak yerine, “uzlaşarak” çözmeyi denemek zorunda...