Kızgın mıydı?
Değilmiş...
Öfkeli, sinirli, şekeri-tansiyonu tavan mı yapmış?
Öyle bir halde de değilmiş...
O zaman bu işin üzerinde biraz durmak gerekiyor.
Çünkü;
Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, sekiz yıl boyunca; “kan kusup kızılcık şerbeti içtim” deme durumundaydı.
Çok ama çok sıkıştığında da, “taşeron” ya da “tetikçi” kullanıyordu.
Zaten bildiğiniz ve malum kişiler olduğu için bu taşeron ya da tetikçi milletvekillerinin kim olduğunu yazmama gerek yok.
Peki ne oldu da, Yeni Asır Gazetesi’nin düzenlediği Kentsel Dönüşüm Zirvesi’nde, Aziz Bey, zincirlerini kırıp, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’a “kafa” tuttu?
Herkes gibi ben de şaşırmadım desem yalan olur.
Nitekim Bakan Binali Yıldırım da aynı duyguyu yaşamış olmalı ki, herkesin önünde; “Ne o Başkan ortaklığa halel mi geldi?” demekten kendisini alamadı.
* * *
Böyle bir gün ne zaman yaşanacak diye bekliyordum.
Ama sürecin henüz erken, seçimlere biraz daha az zaman kala olmasını dünüşüyordum.
Yanılmışım; İzmir’de 45 dereceyi bulan bunaltıcı sıcağın yaşandığı 24 Temmuz’da patlak verdi.
Ancak; iki tarafın konuşmasının, içerik olarak “zıt” olmasına karşın, son derece seviyeli bir üslupta yapıldığının altını çizmek gerekiyor.
Peki şimdi ne olacak?
* * *
Binali Bey ile Aziz Bey, Aliağa-Menderes Hızlı Tren Projesi’nde kurumsal ortaklar.
Bu proje Güney’de Torbalı-Selçuk, Kuzey’de Bergama’ya uzayacak.
Bu yeni yatırım demek.
“İzmir Körfezi’ni birlikte temizleyeceğiz” diye yola çıktılar.
Bakanlığa bağlı DHL’nin, Büyükşehir’e bağlı İZSU ile ayrı ayrı ve birlikte yapacakları işler var.
Ayrıca; kent yenileme, Körfez kıyı kenar çizgisi ve yapılanması, Kemalpaşa-Alsancak Limanı arasındaki demiryolu yapımı...
Üçkuyular-Narlıdere-Güzelbahçe-Urla ile, Üçyol-Buca Tınaztepe metro hattı...
Ben diyeyim 10, siz deyin 100...
Say say...
Yaz yaz, bitmez.
* * *
Yatırım ve hizmet söz konusu olunca, böyle bir atışmanın ne Binali Bey’de ne de Aziz Bey’de “kasıtlı engelleme”ye neden olacağını sanmıyorum.
Düşüncesi bile komik!
Ama “kraldan çok kralcı bürokratları” unutmamak gerekiyor.
İki taraf da, kendilerine bu gerginlikten pay çıkartıp, “yaranma sevdasıyla” defans yapmaya başlarlarsa, İzmir yandı...
Zaten yürümeyen, bitmeyen, sürünen işler, bundan sonra “yaprak kımıldamıyor” denir ya, onun gibi iyice rötara girer.
Olan, yine biz İzmirlilere olur...
* * *
Önümüzdeki süreçte belli ki bu kentte “siyaseten sertleşecek...”
Göreceksiniz bundan sonra tarafların ağzından birbirleri için; “Aziz Bey şöyle, Binali Bey böyle” iltifatlarına hasret kalacağız.
Ya da çok ender işiteceğiz.
Kora kor bir siyaset yaşanacak.
Aziz Bey, “Çete Reisi” olarak 397 yıl yargılanma sürecinin üzerinde yarattığı baskıdan kurtulmanın da etkisiyle, düne kadar “sustuğu”, “yutkunduğu”, “kan kustum, kızılcık şerbeti içtim” durumundan sıyrılıp, “atışa(!)” başlayacak.
Şüphesiz, “karşılığı” da gecikmeden verilecek.
İnşallah bu “kriz”, Türkiye-Suriye arasında yaşananlar gibi olmaz.
Aksi halde;
Siyasi savaş kaçınılmaz hale gelir!