Ne çok severim bir bilseniz!
Çocukluğumda havaların ısınıp yazın gelmesini sırf dondurma yiyebilmek için dört gözle beklerdim.
Çünkü o dönem, şimdiki gibi yaz-kış dondurma satılmazdı.
Şimdi yıl 365 gün; canın çekti mi, git dondurmanı ye vaziyetindeyiz.
Dondurma, sıcak havalardan bunalan insanların en çok tükettiği ürünlerin başındadır.
Ne var ki hazır dondurmalar insan sağlığını tehdit ediyor.
Bunu ben değil, profesörler, beslenme uzmanları, gıda mühendisleri, pastacılar; aklı başında herkes söylüyor.
Tartışılması gerekiyor. Nedense kimseden “tık” çıktığı yok.
Neden? Neden olacak, milyonluk dev reklam bütçeleri olan uluslararası dondurma tekelleriyle savaşmak öyle kolay mı?
Bizim İzmir Pastacılar, Şekerciler ve Tatlıcılar Odası Başkanı Karadenizli; hakiki Laz Hamdi Bey’in eti-budu ne ki?
Şöyle anlatayım:
Türkiye’de dondurma; “Dondurmalar Tebliği”ne göre değil, “Yenilebilir Buzlu Ürünler Tebliği”ne göre üretiliyor.
Bunun anlamı; piyasadaki birçok dondurmanın, süt tozu, glikoz, margarin, sentetik salep, renklendirici ve aroma gibi ‘şüpheli’ katkı maddeleri ile üretildiğinin “yasal” açılımıdır.
Oysa;
Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği’ndeki “Dondurma Tebliği”ne göre; dondurmanın içinde süt, kaymak, salep, şeker, yumurta sarısı ve doğal aroma yahut meyvelerin bulunması gerekiyor.
Piyasada ambalajlı satılan dondurmalar ise, “Yenilebilir Buzlu Ürünler Tebliği”ne göre üretilen “çakma dondurma”lardır.
Yapımında; su buzu, meyveli buz, sorbe, sütlü buz, bitkisel yağlı sütlü buz kullanılıyor. Tabii ki; içlerindeki katkı maddeleri de bu başlıklara uygun şekilde hazırlanıyor.
“Mamullerimizin hiçbir çeşidinde domuz ve domuzdan elde edilmiş katkı maddeleri kullanılmamaktadır” ibaresi, dikkat ederseniz istisnasız tüm ürünlerde yazılıdır.
Acaba?
Tüketiciler Birliği’nin yayımladığı rapora göre ‘yoktur’ ibaresine rağmen bazı dondurmalarda E-441 koduyla belirtilen jelatin kullanılıyor.
Jelatinin maliyeti düşük olmasına rağmen, hassasiyetten uzak, dolayısıyla denetimden de uzak olan firmalar, bu katkı maddesini kimi zaman domuzdan elde ediyorlar.
Kısacası; Dondurmayı çok seviyorsunuz; siz siz olun semtinizdeki güvendiğiniz pastanelerdeki dondurmacıdan satın alın.
Keşke çocukluğumuzdaki gibi Mithatpaşa Caddesi’ni her öğleden sonra Karataş’tan Göztepe’ye kadar üç tekerli arabası, kar gibi bembeyaz pantolon-gömlek ve önlüğüyle, “Dondurma kaymakkkkkkkkkkk” diye gezen “Leon Amca” yaşıyor olsaydı da; Doya doya bir dondurma yiyebilseydim...