EXPO için Paris’te, İzmir sunumunun yapıldığı gün bize kadar ulaşan haber, günlerce İzmir’in gündeminden düşmedi.
Siyasi çekişmelere ya da mahkemelere gidilerek elde edilen yaptırımlara, son nokta konuluncaya kadar balıklama dalmak gibi bir adetim yoktur.
Beklerim...
Kesin sonuç alındıktan sonra olayı sizlerle paylaşmayı yeğlerim.
Tıpkı, AK Parti İzmir İl Kongresi sonrası yaşananlar ve Ömer Cihat Akay’ın seçilmesine rağmen başkanlığının düşürülmesi, ardından tekrar iade edilmesinde olduğu gibi.
* * *
AK Parti İl Başkanı Akay, bugün tekrar koltuğuna oturmuş olsa da iktidar partisi için sıkıntılı bir süreç...
Çünkü rakibinin iddiası ciddiydi; gümrük kaçakçılığı...
Oysa aynı göreve atamayla geldiğinde, siciliyle ilgili sıkıntı yine gündeme gelmiş ama Akay;
“Mahkumiyetim 163. maddeden aldığım ceza nedeniyledir. Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde Refah Yol döneminde Sayın Bülent Arınç ile birlikte yargılandık. 20 ay hapis yatıp çıktım. Avukatımız da şimdiki Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’dı” demiş, eklemişti:
“Bu, benim şeref madalyamdır...”
* * *
AK Parti İl Başkanı Ömer Cihat Akay’ın kongrede tek rakibi Abdullah Tekbaş, seçim olup bittikten sonra, “Ben bunu kast etmiyorum. Akay, onsekiz yıl önce Kocaeli Derince Limanı’nda, İtalya’dan kaçak elbise sokarken yakalandı, dava açıldı. Ağır Ceza’da teşekkül halinde kaçakçılıktan ceza aldı” dedi.
Tekbaş, ekledi:
“Sayın Akay, bu nedenle siyasi partilere üye olamaz. Herhangi bir göreve aday olup seçilemez...”
Sonuç; seçim kurulu itirazı yerinde buldu ve Akay’ın mazbatasını da elinden aldı. Rakibi Tekbaş’ı AK Parti İzmir İl Başkanlığı koltuğuna oturttu.
* * *
Buyrun bakalım...
Ömer Bey; “Babamın eskici dükkanında satmak için, İtalya’dan iki valiz eski elbise getirmiştim. Suç olduğunu bilmiyordum. 20 lira para cezası verildi. Ödedim. Ben bu partiye kayıt olurken, Cumhuriyet Savcılığı’ndan ‘adli sicil kaydı yoktur’ diye belge de aldım” dese de derdini kimseyi anlatamadı.
* * *
Peki, ne değişti de Akay tekrar koltuğunu geri alabildi?
Öyle ya, rakibi Tekbaş’ın elinde “sabıkalı...”
Akay’ın elinde de “tam aksi”; “sabıkasız” olduğunu kanıtlayan bir belge var.
Hangisi doğru?
İkisi de doğru...
Ama haklı olan Tekbaş değil, Akay...
Şöyle ki;
Bizde sistem böyle işliyor.
Türkiye’de suçun niteliğine göre, belirli bir süre sonra sabıka kayıtları siliniyor.
1994 yılında Akay’ın Kocaeli Gümrüğü’nde başına gelen olay, suç sayılmış, Ömer Bey 20 lira para cezasına çarptırılmış ve siciline de “sabıka kaydı” olarak düşülmüş.
Oysa o gün suç olan bu eylem, bugün suç olmaktan çıkmış durumda.
Artık hiç kimse, iki bavul kullanılmış elbise getirdiği için yurtdışından giriş yaparken yakalanıp, “Gümrük kaçakçısı” damgasıyla yargılanmıyor.
Ancak;
Ömer Cihat Akay, tam bir tufaya gelmiş ya da getirilmiş durumda.
Ne var ki suç kendisinde.
Siyaset yapıyorsun be adam...
18 yıl önce böyle bir olay yaşamışsın, ceza almışsın.
Mahkemeye gidip, “memnu haklarının iadesi” davası açsa, geçici de olsa, ne koltuğundan indirilecek ne de bunlar başına gelecekti.
Olay, oldu bir kere denilecek kadar basit değil.
İster istemez yıpranmalar söz konusu...
Bundan sonra ne mi olur?
Akay “Hafif yaralı” olarak görevine devam eder.
Ta ki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “istirahat et” diyene kadar...