Newsweek dergisi, “Erdoğan’a meydan okuyan Kılıçdaroğlu’nun dış politika baş danışmanı” diye tanımladığı, eski büyükelçi Ünal Çeviköz ile bir mülakat yaptı. Dergiye göre, Çeviköz, Kılıçdaroğlu kazanırsa bu yaz yapılacak NATO Zirvesi’nde İsveç’in NATO üyeliğinin onaylanacağını söyledi.
Derginin yazısında Çeviköz’ün, onay sürecinde Türkiye’nin İsveç’in terör örgütü PKK’ya verdiği geniş desteği keseceğine dair yasal düzenleme yapılması, aranan PKK sanıklarının iadesi gibi şartlarda ısrar edeceğine ilişkin gibi bir ifadesi yer almıyor. Millet İttifakı’nın adayı Sayın Kılıçdaroğlu’nun izlemeyi düşündüğü siyaset buysa, bunun Türkiye’nin terörle mücadelesinde 20 yıldır kaydettiği mesafeyi bir anda sıfıra indirgeyeceği çok açıktır.
Sayın Çeviköz, Erdoğan Yönetimi’nden farklı olacağını ifade ettiği diğer birçok işler arasında, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile yapılacak diyalog sonunda, iki ülke ilişkilerinin bir “detente” (yumuşama, huzur) devresine gireceğini, bu taktirde Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığını yeniden değerlendireceğini de sayıyor.
Türkiye, Suriye ile “yeniden canlandırılacak” görüşmelere giderken, “detente” için ne gibi şartlar ileri sürecektir? Çeviköz, bu hususa hiç girmeden, sadece Türkiye ile Suriye arasında “buzların erimesinin” ABD ve AB’yi rahatsız etmeyeceği üzerinde duruyor. Dahası, Suriye ile Türkiye arasında “güvenin yeniden tesisinin” önemini birkaç kere vurgulayan Çeviköz, “Bu durumda Türkiye’nin güvenliği için Suriye topraklarında Türk Silahlı Kuvvetleri bulundurmaya gerek kalmayacaktır” diyor.
Bu demeç, Suriye’ye, “Gel bizimle görüşmelere başla; aramızdaki buzlar erisin, biz de senin topraklarındaki askerlerimizi çekelim” mesajını verecek; dünyada da Türkiye’nin Beşar Esad ile görüşmemekten doğan güvensizliğin sonucu, Suriye’de birlik bulundurduğu, bu görüşmeler yapılırsa iki ülke arasında güvenin yeniden tesis edileceği algısını oluşturacaktır.
Hiçbir demeç, bu kadar gerçekten uzak olamaz. Türkiye Beşar Esad’la görüşmediği, iki ülke arasında “buzlar oluştuğu” için Suriye’de değildir. Bu yanlış mesajı alacak Esad, hiçbir şey yapmasına gerek olmadığı, masaya oturmasının yeteceği ve Türkiye’nin Kuzey Suriye sınırı boyunca oluşan PKK-PYD-SDG terör koridorunun ortadan kaldırılması şartında artık ısrar etmeyeceği kanısına kapılacaktır. Bu, şu anda topraklarının 5’te 3’ünü Rojava denilen Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ne kaptırmış olan, Türkiye’nin en ufak bir zaafında, bağımsızlığını ilan ederek Suriye’yi fiilen ortasından üçe bölecek olan tehdidi görmezden gelmektir.
Bunlar, bırakın Sayın Kılıçdaroğlu’nun seçim kazanmasını, hükumet kurmasını, program yapmasını, şu anda bile PKK-SDG terör örgütünün hevesini kabartmaya, biraz daha direnme gücü kazanmasına, kendisini destekleyen uluslararası güçlere biraz daha destek ve zaman çağrısında bulunmasına yetecek ifadelerdir; Türkiye’nin terörle mücadelesine zarar verir.
Dileriz bu tutum Çeviköz’ün kişisel kanısıdır; iktidar adayı hiçbir koalisyon, kendi elini bu denli zayıflatan bir konumda müzakereye oturmak istemez.