‘Radikal İslamcı (veya İslamî) terör’ terimi, adeta Batı dilleri sözlüklerine girdi. Bush’dan tutun, Thatcher’a, Hollande’a, Merkel’e, Blair’e ve Obama’ya kadar hemen bütün eski-yeni Batı lideri, bu terime karşı çıkmış; bunu kullanmanın sadece teröristin ateşine yakıt taşımak olacağını söylemişti. İslam âlimleri, teröristin Müslüman olmasına veya böyle söylemesine bakarak terörün İslam’a mal edilmesine imkân olmadığını söylüyorlar. Ama siyaseten de bu doğru değil; özellikle Batı ülkelerinde doğmuş-büyümekte ve teröre karşı İslamî öğretiden mahrum gençlerin, şiddeti meşru saymasına yardımcı oluyor.
ABD’nin yeni başkanı ağzını açtığında makineli tüfek gibi, bu üç kelimeyi art arda sıralıyor. Yığınla hatasına rağmen, Obama bile, DAEŞ’ten açık adıyla, “İslam Devleti” diye söz etmez, bunun Müslümanların çoğunlukta olduğu 50 ülkeye hakaret olacağını söyleyerek kısaltmasını kullanırdı.
Beyaz Saray’a aldığı kişiler ve onların yardımcıları giderek daha bilinir-tanınır oldukça, Trump’ın ağzını bu üç kelimeye bu kadar alıştıranların kimler olduğu daha iyi bilinir hale geliyor. Bu ekibin başında Trump’ın özel danışmanı ve bir kararname ile Ulusal Güvenlik Konseyi’nde bir sandalye verdiği eski banker, film yapımcısı, Web işletmecisi ve sonunda alternatif sağ denen ırkçı söylemlerin kaynağı Breitbart sitesinin yayın yönetmeni Steve Bannon var. Bu zat, ırkçı Hıristiyanlık sayılan fikirlerin günümüzdeki hamisi. Ana fikrini kısaca özetlersek: Hıristiyanlık tarihi dörder evrelik kriz dönemlerine ayrılıyor; “Apocalypse” denen nihai savaşa yol açacak Dördüncü Dönemeç, 18 Eylül 2008’de Merkez Bankası başkanı Ben Bernanke’nin uluslararası bankacılık sisteminin çöküntüden kurtarılması için ABD Kongresi’ne başvurmasıyla başladı. Şimdi bu sözüm ona teorinin ayrıntılarına girmek gerekmiyor! Belki ileride irdeleriz.
Bu şahıs, kendisine, Stephen Gorka isimli, ailesi Macar kökenli, İngiltere ve Macaristan vatandaşı iken Amerikalı olmuş, Arapça bilmediği ve hadis okumadığı halde kendisini Kuran uzmanı sayan kişiyi yardımcı yaptı. Gorka şimdi Beyaz Saray’da Başkan Danışmanı Yardımcısı olarak görev yapıyor.
Gorka, İslam’ın bir din olarak barış yanlısı olmadığını, Müslümanların Müslüman olabilmek için mutlaka savaşa, cihada ve şiddete “inanması” gerektiğini söylüyor. Bu konuda Budapeşte Üniversitesi’nde doktora tezi bile vermiş. Georgetown Üniversitesi profesörlerinden Dan Nexon, bir makalesinde bilimsel değeri olmayan bu tezle doktora değil, üniversiteyi bile bitiremeyeceğini yazdı.
Bu ikilinin odasının az ötesinde, şimdi Korgeneral H. R. McMaster, Ulusal Güvenlik Danışmanı ve Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı olarak oturuyor. En büyük özelliğinin lafı eğip bükmemek olduğu söylenen generalin ilk icraatı, Konsey’i toplayıp, “Şu radikal İslamî terör lafının faydasız olduğunu, çünkü terörün İslam’a aykırı bulunduğunu” söylemek oldu. General bunu kamuoyu önünde söylemekten de çekinmeyecektir.
Sayın Başkan, aspirin kutusu
kolayda mı?