ABD’de bavulunu THY’ye verirsin; iki bavul ve iki iç kabin çantası ayrıcalığı, taze köfteler, patlıcan salataları ve hatta turşu lüksüyle, 8 saat boyunca film, soğuk içecek, sandviç, çay ve kahveyle şımartılarak İstanbul’a gelirsin. Sonra devam edersin dünyanın dört köşesine...
Taşıdığı yolcu, indiği havaalanı, filosundaki uçak sayısı, cirosu ve kârı son 13 yıldır sürekli artan (artıştaki geçen yılki nisbî yavaşlama hariç) THY, böylece sadece dünyanın en büyük 15 havayolu şirketi arasında girmekle kalmadı, dünyanın en çok yere uçan havayolu oldu.
Ülkelerin, ticarî bile olsa, havayolu şirketlerine “flagcarrier” (bayrak taşıyıcı) denir. Söz gelimi, ABD kamu görevlilerinin, resmî görevle uluslararası bir yolculuk yapmaları gerekirse, bunu “Amerikan bayrağı taşıyan bir uçakla” yapması zorunludur. THY, sadece bir havayolu değildir; bu ülkenin bayrağını 7 kıta 108 ülkede dalgalandıran bir gurur abidesidir.
Diyelim ki THY ile ABD’den başlayan yolculuğun sonunda gideceğiniz yere vardınız ve bavullarınızı açmaya başladınız. Bavulun içinde, eşyalarınızın üstünde bir küçük matbu kağıt bulabilirsiniz: “Bu bavul TSA (Ulaştırma Güvenlik Dairesi) tarafından açılmıştır.”
Uçağın içine almadığınız bir bavulda, Amerika’dan dışarı veya dışarıdan Amerika’ya röntgenle görülemeyen ne görülmüştür ki bavulunuz açılmıştır? Önceleri kimse bunu umursamadı. Sonuçta uçağın güvenliği sizin güvenliğiniz demekti; “Aferin! Bak ne dikkatliler!” şeklinde düşünmüş bile olabilirsiniz. Ama zamanla sağda-solda bu “bavul açma” işinin röntgenle değil, bavul sahibinin profili ile ilgili olduğu yazıldı. Orta ve Uzak Doğulular, Müslümanlar, belirli bazı ülkelerden gelen veya gidenler gibi... Sonraları açılan bavullarda tehlikeli madde aramasının yanı sıra, içindekilerin dökümünün bir veritabanına girildiği yazıldı. Açıldığında 500 görevlisi olan TSA, bugün 45 bin kişiyi istihdam ediyor! Bu kadar bavulu endekslemek kolay olmasa gerek.
(Benim bavulumda sadece iç çamaşırlarım var” diyorsanız, dua edin de onları bir El Kaide teröristinin aldığı yerden almış olmayasınız.)
Bu daire, laptop ve notebook tipi bilgisayarın ve akıllı telefondan büyük tabletlerin pillerinde bomba bulunabileceğini öne sürerek, bazı ülkelerden gelen yolcuların bu cihazları kabine sokamayacağına karar verdi. Trump Yönetimi, bu kararın Türkiye, Lübnan, Ürdün, Mısır, Tunus ve Suudi Arabistan’dan kalkan ve ABD’ye giden uçakları kapsayacağını açıkladı. ABD’nin izini İngiltere izliyor. Başka Avrupa ülkelerinin de aynı kararı alması muhtemeldir.
Bu kararın yolculara sadece zorluk çıkartmakla kalmayacağı, içi mahrem bilgilerle dolu bilgisayarların TSA’ya teslim edilmesi fikrini çok kişinin reddedeceği, İstanbul yerine başka bir aktarma merkezini tercih edeceği beklentisiyle alındığı çok açıktır. Yolcu beraberinde uçağın içinde taşınan o kadar çok şey var ki, içinde bomba taşınabilecek, onlar nasıl önlenebiliyorsa, bilgisayar veya tabletlerin pillerine konulabilecek patlayıcı maddeler de öyle önlenebilirdi.
Ama mesele pillerdeki bomba olmayınca...