Gazze önüne dizilen Amerikan, İngiliz, Fransız (ve Yunan!) filolarıyla Filistinlilerin insan hakları ayaklar altına alınıyor; amansız bir terör örgütünden farksız davranış içine giren İsrail hükumeti “Sorumluları cezalandırmak için halkın, tankların önünden çekilmesi gerekiyor” gibi bir gerekçeyle bir milyondan fazla insanı zorunlu göçe tabi tutuyor. İsrail’in siyonizmin eline düştüğü günden bu yana güvenlik, intikam, tedbir gerekçesiyle yaptığı insan hakları ihlallerinin ABD ve AB tarafından meşru hak gibi karşılanmasının verdiği cesaret, sonunda Gazze’nin ikiye bölünmesine ve birinci adım olarak kuzey yarısının Golan gibi, Batı Şeria’daki 200’e yakın köy gibi ve nihayet Doğu Kudüs gibi İsrail’e ilhak edilmesiyle sonuçlanacak.
Gazze önündeki armada, sadece Gazze’ye insani yardım kararı olan Birleşmiş Milletler’i (ve bu arada Mısır, Katar ve Türkiye’yi) engellemekle kalmıyor fakat bütün dünyaya, uygar insanlara meydan okuyor.
Ne adına? “Sorumlu teröristleri kovalamak ve cezalandırmak” meşru bir haktır... Türkiye bunu yapıyor, ABD de bunu yapıyor! Ama ne Türkiye’nin operasyon yaptığı Irak ve Suriye’de ne de ABD’nin “terörist” adı altında uyuşturucu tüccarı kovaladığı Meksika’da masum sivillerin burnu bile kanamıyor. 7 Ekim gecesi İsrail’in sınır birliklerini, Demir Kubbe’sini ve bütün yenilmezlik efsanesini yerle bir ederek, silahlı işgalcileri ve onların yanı sıra sivilleri katleden Hamas’ın (Harekat el-Mukavemet El İslamiye) bu baskından sorumlu kaç militanı vardı ki, İsrail (bu satırların kaleme alındığı saate kadar) 2 bin 200 Gazzeliyi öldürdü? Bunların 600’ü çocuk ve bu çocuklar, Başkan Biden’ın İsrail propaganda yalanındaki başı kesilen İsrailli bebekler gibi hayal mahsulü değil.
Terör, terörü besler. İsrail, 6 Arap ülkesinin başlattığı 6 Gün ve bir Musevi bayramında Suriye ile Mısır’ın giriştiği Yom Kippur savaşlarından sonra dozunu giderek artırdığı Siyonist yayılmacılık ve işgal siyasetiyle terörü başlatan taraf oldu. Bu terör, kendi karşılığını üretmekte geç kalmadı: Ortaya El Fetih, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi ve nihayet Hamas ile İslami Cihat çıktı. Bu örgütlerin bir kısmı siyasal kimlik kazanmış, hatta 15 yıl aradan sonra 2021’de yapılan seçimlere katılmış olsalar da, ne Batı Şeria ne de Gazze (adı devlet olmakla birlikte) bir devlet yapısına kavuşmadı. Bu yüzden de Hamas ve diğerleri de hep “örgüt” olarak kaldı. Siz bu “örgüt” kelimesinin önüne istediğiniz sıfatı takınız; ama İsrail için yerleşimci Siyonistlerin terör örgütü denilemez; denilmemesi lazım. Bunun için de İsrail’in bir devlet gibi davranması şarttır.
“Gazze’nin kuzeyini boşaltın, biz orada teröristleri temizleyeceğiz!” demek, devlet davranışı değildir. Bu düz ve yalın soykırımıdır. Gazze’nin tepesiden aşağı fosfor bombası yağdırmak suçtur. Bu suçu işleyenler, bu emri verenler, bu mühimmatı uçaklara yerleştirenler isterse bir devletin silahlı kuvvetleri adına hareket ediyor olsunlar, suçludur; halkı terörize edip katleden canilerdir. Bugün Yunanistan dahil (!), Amerikan, İngiliz, Fransız donanmaları Gazze halkına yardım götürülmesine engel oluyor. Ama bunun bir de yarını var.
O zaman ne olacak? Bu ülkeler, işledikleri bu savaş suçundan sıyrılacak belki; ama ya halkın, Filistinlilerin, Müslümanların ve haktanır diğer milletlerin öfkesinden nasıl kurtulacaklar?