Hedefte Filistin, Filistinlilerden geriye ne kaldı ise onlar var gibi görünüyor ama nihai amacın, Osmanlı’nın Filistin Vilayetinin diğer kent ve kasabalarında olduğu gibi, Gazze’yi tamamen Filistinlilerden arındırmak olduğu anlaşılıyor. Bu o kadar ayan beyan açığa çıktı ki, Filistinli bebekleri öldüren bombaları İsrail’e bedava sağlayan Amerikan ve İngiliz siyasetçiler bile, yarım ağızla ve sözcüleri marifetiyle de olsa, İsrail’i etnik temizlikten vazgeçirmeye çalışıyor.
Ama çok geç. Sadece İsrail’in işlediği toplu katliam rakamları değil, ama Netanyahu’yu mutlak bir siyasal ölümden kurtaran aşırı sağ partilerin neye razı olacaklarına, neyi reddedeceklerine dair açıklamaları İsrail’in bu İkinci Nakba Operasyonu’ndan vaz geçmeyeceğini gösteriyor. Netanyahu, bu noktada etnik temizlikten ve Gazze’yi (Batı Şeria ve Doğu Kudüs gibi) de sınırsızlaştırma girişiminden vazgeçerse, başbakanlığı kaybedecek ve muhtemelen kendisini yolsuzluk, hırsızlık ve nüfuz suiistimali davalarından mahkeme önünde (ve birkaç ay içinde hapishanede) bulacak.
Dolayısıyla suç ortakları Biden ve Sunak, her ne kadar iki aydır işlenen cinayetlerin sayısından, öldürülenlerin üçte birinin bebek ve çocuk olmasından, kendi kamuoyları ve dünya halklarının tepkisinden korkmaya başlamış, bir an önce bu soykırıma varan toplu katliamı durdurmak için tutum değiştirmiş gibi görünseler de Gazze Kasabı durmayacaktır. Nitekim, Biden, Sunak ve genel batı kamuoyu nezdinde etkili olması beklenen “İyi ama Hamas’ın 7 Ekim ‘de neler yaptığını biliyor musunuz?” temalı bir kampanya başlatıldı. Bu yeni kampanyanın borazancısı, ABD siyasetinde yalana eğilimiyle tanınan ve kocası eski başkan Bill Clinton’ın ahlak dışı maceralarını örtbas etmek için devlet imkanlarını kullanmaktan çekinmemiş olan Hillary Clinton oldu. Clinton’a göre, Hamas, işgal altındaki topraklarda konuşlanmış İsrail ordu mevzilerine ve Kibutz binalarının çevresinde mevzilenmiş İsrail askerlerine karşı, 200 kişiyle giriştiği ve 5 saat süren saldırıda sadece 1400 kişiyi öldürmekle kalmamış “yüzlerce” kadın ve kıza tecavüz etmiş; bununla da yetinmemiş, “kadınların cinsel organlarını parçalamış ve sakatlamış.”
ABD’deki Hristiyan Siyonistler, muhtemelen bu kampanya ile İsrail’in Gazze’de sağ kalmayı başaran Filistinlileri, Mısır’a ve Sina Çölü’ne sürme harekatına yeni bir ivme kazandırmak istiyor. Ancak Filistinlilerden geriye kalan bir avuç kişinin etnik temizlik sonucu Sina’ya sürülmesi, sınırı belli son Filistin kenti Gazze’nin de işgal ve hırsızlık yoluyla Yahudi yerleşimine açılması, bölgede ve İslam ülkeleri nezdinde bardağı taşıran son damla olacaktır.
İslam coğrafyası, Netanyahu’nun, aşırı dincilere tavizlerin Gazze ile bitmeyeceğini, Siyonistlerin bu zaferin sarhoşluğu ile yakında dillerinin altındaki baklayı, Vaadedilmiş Topraklar ideolojisini ortaya çıkardıklarına tanık olacaktır. Bu, Amerikalı Hristiyan Siyonistlerin, Evanjelistlerin ve Neocon’ların üzerinde kolaylıkla ittifak edecekleri bir projedir.
“Arzı Mev’ud” (“Eretz Israil”) yönündeki bu ilk ihtimalin ortaya atılması bile bölge ülkelerinin ulusal savunma stratejilerinde ciddi revizyonlar yapmalarını gerektirir. 1947’de ve 1967’de İsrail’in varlığını garanti eden BM karları, bu revizyonların ilk kurbanı olacaktır.
Özetle, İsrail sadece Gazze’yi değil, kendi temel taşlarını da yok ediyor.