Amerika’da yeni yönetimin işbaşına gelmesiyle ABD yetkililerinin ağzından çıkacak her kelime adeta bir işaret fişeği önemi taşıyor. Bunun bir nedeni, Trump’ın seçim kampanyasında ettiği sivri laflara rağmen, ciddî hiçbir programın ana hatlarını açıklamamış olmasıdır. Bilinen tek şey, ABD’nin dış ilişkilerinde yeni bir dönemin başladığıdır.
ABD’nin yeni İstanbul Başkonsolosu Jennifer Davis’in, görevine başlaması dolayısıyla Türk-Amerikan İşadamları Derneği (TABA-AmCham) tarafından yapılan sorulu-cevaplı toplantıda, sözlerine Hegel’in “Her şey dönemseldir” sözüyle başlaması dikkat çekiciydi. Davis, “Demokratik ve istikrarlı bir Ortadoğu için Türkiye ile ABD’nin ilişkilerinin iyi olmaması gibi bir seçenek olamaz. İlişkilerimiz iyi olmak zorunda” dedi. Başkonsolos, bir süredir ülkesinin “nüanslara” dikkat etmemiş olabileceğine de değindi ve “Biz bölgede yeni başlangıçlar arzu ediyoruz ve
Amerika’nın ev ödevini çalışması gerektiğini de biliyoruz” dedi.
Türk-Amerikan ilişkilerinde kimin hangi ödevi yapmadığını çok iyi bilen Devlet ve AB Eski Bakanı Egemen Bağış da aynı toplantıda yaptığı konuşmada ikili ilişkilerin birçok dönemden geçtiğini hatırlattı. Gerçekten de Türkiye ile ABD arasında önceleri bir tarafın ötekine yardımı esasına dayanan bir ilişki vardı. Rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal bunu İngilizcesi kafiyeli “Daha fazla yardım değil daha çok ticaret” sloganıyla yeni bir evreye sokmayı başardı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise başbakanlığında ticaretten bir adım öteye geçerek, iki ülke işadamlarının birbirlerinin ülkesinde yatırım yapmaları devrini açtı. Erdoğan, ticaret ve karşılıklı yatırımların ülkeler arasındaki siyasal bağları güçlendirdiği kanısını çok kereler ifade etti ve Türk işadamlarını
buna adeta zorladı.
Bu toplantıda, genç Türk işadamlarının Amerikan Başkonsolosu’na soruları bu dönemin çoktan başladığının kanıtıydı. TABA üyeleri, Amerika’da nasıl daha çok yatırım kolaylıklarından, teşviklerden yararlanabileceklerini soruyor; Amerikalı ortaklarını Türkiye’ye getirmek için Amerikan yönetiminin daha fazla yardımcı olmasını istiyorlar.
Yatırım ve ticaretin artması gerçekten ülkelerin arasındaki ideolojik katılıkları eritebilir. Türkiyeli işadamlarının
ABD’de daha çok firmaları, fabrikaları, atölyeleri olsaydı, ABD’nin FETÖ
terör örgütü elebaşını koruması
bu kadar kolay olmazdı.
Siyasetin yatırım ve ticaretin önüne geçtiği durumlar da olabilir. Yatırım ve ticaret gelişmesi için verimli ortam ile ülkelerin birbirlerine karşı tutum ve davranışlarındaki saygı ve anlayışın doğru orantılı olduğu inkâr edilemez. Hele ABD’nin, nüanslara dikkat etmediği, ev ödevini hiç yapmadığı 2016 başlarından bu yana Suriye’deki kanton politikaları ve son altı aydır FETÖ elebaşı konusunda Türkiye’ye çevirdiği sağır kulak sayesinde oluşan istikrarsız ortam, genç işadamlarının bütün şevk ve hevesini kıracak niteliktedir.
Umulur ki Trump’ın “Hiçbir müttefikimiz ihmal edilmeyecek” sözü, normal bir ilişki dönemine bir an önce geçeceğimizin işaretidir.