Azerbaycan’da “Zafer Yolu” olarak bilinen Fuzuli-Şuşa otoyolunun Hocavend ilinden geçen kesiminde yola yerleştirilen mayının patlaması üzerine 7 polis memurunun can verdiği terör saldırısı, bardağı taşıran son damla oldu; Azerbaycan, Dağlık Karabağ bölgesinin birkaç yerinde tutunmuş Ermeni çetelerini ortadan kaldırmak için nihai operasyona başladı. Operasyonun ilk saatlerinde yapılan üç açıklama dikkat çekici idi:
Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Dağlık Karabağ’da Ermenistan askeri personeli bulunmadığını ve Azerbaycan’ın operasyonunun iki ülkeyi savaşa sürüklemeyeceğini söyledi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un sözcüsü, “Fransa, Azerbaycan’ı operasyonu derhal durdurmaya ve uluslararası hukuka saygı göstermeye çağırıyor,” dedi, operasyonu “kabul edilemez saldırı” diye niteledi ve Macron’un Azerbaycan’a “güçlü bir yanıt verilmesi amacıyla Avrupalı ve ABD’li ortaklarıyla yakın iş birliği içinde çalıştığını” söyledi. ABD Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu başkanı Bob Menendez “Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’a küstahça saldırısı, Aliyev’in oradaki Ermeni nüfusunu yok etme yönündeki kötü niyetini bir kez daha kanıtlıyor,” dedi.
Ermenistan’ın silahlı kuvvetleri ile 27 yıl işgal altında tuttuğu ve Azerbaycan’ın 44 gün süren bir harekatla, 2 binden fazla şehit vererek kurtardığı Dağlık Karabağ’da Hankendi (Stepanakert) çevresinde bir avuç siyasetçi ve güya Ermenistan ordusu ile bağı bulunmayan birkaç yüz kişilik “milis” kuvveti hala varlığını sürdürüyordu. Azerbaycan, kendi topraklarında özerk bir bölge gibi varlığını sürdüren bu Artsak Cumhuriyeti sorununu barışçı yollarla çözümlemek için, iki yıldır konuyu uluslararası görüşmelere ve özellikle “arabulucu” rolü oynayan Rusya’ya bıraktı. İki yıl önce, İkinci Dağlık Karabağ Savaşı başladığı sırada, yaklaşık 20 bin kişilik ordusu olan bu sözde cumhuriyeti, ABD’de seçmenleri arasında çok sayıda Ermeni bulunan altı eyalet dışında, hiçbir ülke, hatta Ermenistan bile tanımadı. Bölge kurtarıldıktan sonra yapılan açıklamalarda BM üyelerinin tamamı, Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu kabul etti. Ancak, herkes biliyor ki, Hankendi’de kendi kendilerine seçimler yapan, parlamento kuran, cumhurbaşkanı ve hükumet atayan bu terörist yapı, Ermenistan ve ABD ve Fransa’daki Ermeni Diasporası tarafından resmen olmasa da el altından destekleniyor.
Macron ve Menendes’in açıklamaları bunun kanıtıdır. Ne var ki, Macron’un çağrısına AB’den, Menendes’in çağrısına da ABD’den hiçbir karşılık gelmedi. Gelmez de.
Azerbaycan, kendi yurttaşı saydığı Karabağ Ermenilerinin siyasal ve kültürel haklarını tamamen tanımakta ve onların her türlü ifade ve örgütlenme özgürlüklerini ihlal edecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmaktadır. Bu grubun sadece ifade ile yetinmediği, örgütlenme dendiği zaman “milis” adı altında terörist çeteleri kurmayı anladığı eylemlerinden bellidir. Bu terör, son iki yılda Hankendi, Hocavend, Hocalı ve Ağdere’de yüzden fazla Azerbaycanlının canını aldı. Son 7 polis katliamı, Ermeni teröristlerin faaliyetlerini nerelere kadar genişlettiğini gösterdi. Azerbaycan bu teröre daha fazla göz yumamazdı.
Çare barıştadır; çare sadece Bakü’nün değil ama Erivan’ın da doğrudan bir yolla Ankara’ya ulaşmasındadır. Ermenistan, savaş raksı yerine, barış ilişkisinden kazançlı çıkacaktır.