Tarih, “Bizim daimi (sabit) dostumuz, daimi düşmanımız yoktur; sadece daimi menfaatlerimiz vardır” sözünün İngiltere’de modern Muhafazakar Parti’nin kurucusu, Benjamin Disraeli’ye ait olduğunu yazıyor. (Bir çok başka özelliğinden söz edilebilir; ama Başbakan Disraeli’nin ilk belirtilmesi gereken tarafı, sanırım, Osmanlı İmparatorluğu’nun gerileme ve nihayet çökme sürecinde oynadığı tayin edici roldür.)
Sonra bu sözü Amerikalı siyaset
bilimci, diplomat, siyasetçi ve devlet adamı Henry Kissinger’a da atfederler. Onun versiyonu şöyle: “Amerika’nın kalıcı dostları, düşmanları yoktur; sadece menfaatleri vardır.” (Kissinger acaba neden “kalıcı menfaat” ifadesini bırakıp, sadece “menfaat” demiş olabilir? Menfaatlerin de zamanla değiştiği gerçeğine işaret
ediyor olabilir mi?)
Benzeri bir sözü, ünlü gazeteci-yazar Bedii Faik Akın, yine ünlü gazeteci-yazar Falih Rıfkı Atay’ın ağzından İsmet İnönü’ye atfediyor: “Benim adamlarım yoktur,
işlerim vardır.”
Bir siyasetçi için daima söylenen “Şu onun adamı, bu onun adamı!” sözü olduğuna göre, siyasetçi, devlet adamı İnönü için “dost-düşman” kavramı yerini “adam” kavramına bırakmış olmalı. Bireysel menfaat kavramı da bir siyasetçiye çok yakışmayacağına göre, merhum İnönü, bunu “iş” olarak ifade ederek, memleket meselesi demiş olmaktadır, sanıyorum. Bu durumda merhum İnönü, Disraeli ve Kissinger ile aynı şeyi söylemiş oluyor. (Yaşını dikkate alırsak, İnönü’nün bunu Kissinger’dan çok önce söylemiş olması muhtemeldir.)
Son zamanlarda bu cümleyi, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun bir demecinde gördük: Türkiye ile arasındaki buzları eritmesi için, “zamanın başkanı” Obama tarafından adeta kolu bükülerek, eline telefon verildikten sonra yaptığı açıklamada, İsrail Başbakanı, Mavi Marmara için özür dilemesini, “İsrail’in kalıcı düşmanlıkları değil, çıkarları bulunduğu” gerçeğiyle açıklamıştı.
Buna modern literatürde çok daha kısa bir ad veriliyor: Realpolitik.
Kavram çok eski; ama bu kelimelerle ifade edilmesi Alman siyaset bilimcilerine ait. Gerçekçi politika, veya ideolojik örtülerden arınmış, sadece gerçeklerden hareket eden siyaset tercihleri anlamına geliyor. Kullananın kastına göre, “pragmatizm” (pratiklik) kavramından tutun, zorlayıcı, ahlak-dışı, Makyavelcilik (sinsi ve hilekar anlamına) diye uzayan bir çok anlamı ve karşılığı var.
Bu kadar girişi tahmin edebileceğiniz gibi bir tarihî sözü hatırlatmak için yapmıyorum. Başkan Trump, Savunma Bakanı James Mattis ve ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı ve Başkan’ın Ulusal Güvenlik Başdanışmanı Michael Flynn’in kendi aralarında birbirleriyle çelişen ve Türkiye, İran, Irak, Suriye, Pakistan, Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri ve Rusya konusunda “düşmanca” görünen sözler söylemiş olduğu gerçektir. Bu noktadan hareketle, “Şimdi bu kişilerle Türkiye temsilcilerinin nasıl diyalog kurabileceğini” sorgulayan bir çok
yazar ve televizyon şahsiyetini okur
ve dinler vaziyetteyiz.
Bu yaklaşım, bizzat yaklaşım sahiplerini dünyayı algılamakta çıkmazlara sürüklemekle kalmaz, maazallah, onları dinleyecek bir devlet adamı veya kamu görevlisi çıkarsa, bütün ülkeyi zora sokar.
Realpolitik’ten şaşmamak, ideolojik kalıplardan kurtulmak şart.