Washington bugün-lerde düşünce kuruluşlarının seminerleri ile kaynıyor. Her eğilimdeki grup, genellikle “fikirsiz” diye algıladıkları Trump Yönetimi’ne
akıl satmak için bir araya gelip, konuşuyorlar da konuşuyorlar...
Amerika’nın bu “beyaz” kurumları, genellikle Trump Yönetimi’ni şu 4 şık altında görüyorlar:
1- Meksika-ABD sınırına duvar örülecek ve faturası Meksika’dan tahsil edilecek mi?
2- Eski “Doğu Avrupa” Putin’e teslim edilecek mi?
3- Çin ile bir ticaret savaşı (ve hatta savaş) çıkacak mı?
4- İran ile nükleer anlaşma iptal edilecek ve İran’a yeni yaptırımlar uygulanacak mı? İran’a savaş ilan edilecek mi?
Liberal ve sol eğilimli grupların genel eğilimine bakılacak olursa, Amerika’nın dünyanın başına açtığı Irak, Libya, Sudan, Suriye, Afganistan gibi sorunları yoktur. Uluslararası sorun denince, varsa da yoksa da Rus düşmanlığının köpürtülüp, halkının ve hükumetinin başına durduk yerde Rusya ile savaş gailesi açılmış olan Ukrayna vardır.
Rusya’nın Kırım’ı ilhakı ve daha önce Gürcistan, şimdi de Ukrayna topraklarını işgali elbette kabul edilemez. Ancak ABD yönetimlerinin dünyada sebep olduğu ve çözmeden bıraktığı tek sorun da
Doğu Avrupa değildir.
Kendisine partiler üstü adını veren bir araştırma grubu ise (Bipartisan Policy Center) geçen hafta içinde düzenlediği panelde bu 4 başlık altına girmeyen bir meseleyi, yenilenen Türkiye-Rusya dostluğu karşısında ABD’nin konumunu tartışmış olması olumlu karşılanabilirdi. Böyle bir toplantıda uzmanların (ki aralarında Wilson Merkezi Orta Doğu Programı yöneticisi Türkiyeli Henri Barkey de vardı), ABD’nin ne gibi yanlışlar yapıp da Türkiye’nin (ve bölgenin Müslüman, Musevi ve Hristiyan halkının) başına, Arap Baharı denen istikrarsızlaştırma programından bu yana hangi belaları açtığını tartışmaları beklenmez miydi? Özellikle bakan yardımcıları ve müsteşarların atanma döneminde, dış politika uzmanlarının tavsiyelerini dile getirmeleri gerekmez miydi? Türkiye ve Rusya arasındaki yeni dostluk dönemine bakınca görecekleri ne olabilirdi?
Her bir uzmanın yaklaşık yarım saat konuştuğu iki-üç saatlik bu tartışmada ele alınan, dile getirilen şu oldu: Türkiye ile Rusya arasındaki bu yeni dostluk rüzgarı
ne zaman kesilecektir? Türkiye bu işten ne kadar zarar görür? Türkiye NATO’ya ne kadar muhtaçtır?
Hanri Barkey’in ele aldığı konu ise 15 Temmuz sonrası tutuklanan generallerin ne kadar Amerikancı, ne kadar NATO’cu, ne kadar batı yanlısı oldukları, buna karşılık yerlerine getirilen kişilerin ne kadar bu tutumdan uzak olduğu, bu “temizliğin” önceden düşünülmüş ve tertiplenmiş göründüğü, bunun NATO’da nasıl krize yol açtığı oldu.
Bu mudur Washington’daki sıcak ve epeyce kazançlı olduğu bilinen koltuklardan, Türkiye ve Suriye halkı adına Amerika’nın yeni hükumetine verilecek mesaj? Hangi kriz? NATO’da hangi işler ters gitmiş veya gidiyor? NATO, Türkiye nezdinde ne gibi şikayette bulunmuş?
Başta onlara akıl veren uzmanlar böyle olursa, ABD dışişleri, iş işten geçtikten sonra oturur “Rusya neden kazanıyor?” diye kara kara düşünür.