Hakkı Öcal

Hakkı Öcal

hakki.ocal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

ABD, U-2 uçağının Sovyetler Birliği tarafından düşürüldüğü 1 Mayıs 1960’dan bu yana ilk kez Rusya ile doğrudan çatışma çizgisine girdi ve bunun ya farkında değil ya da önemini idrak etmiyor. Veya -daha korkuncu- bunu bilerek yapıyor.

U-2 bir casus uçağıydı ve Pakistan’ın Peşaver kentinden kalkmış, Sovyet hava sahasına girmiş, bugünkü adıyla Yekaterinburg kenti üzerindeyken, güdümlü füzeyle vurulmuş, pilot Gary Powers sağ olarak yakalanmış, yargılanmış, casusluktan 10 yıl hapse mahkûm edilmiş ve iki yıl sonra bir Rus casusuna karşılık ülkesine geri verilmişti.

Haberin Devamı

ABD Merkezi İstihbarat Dairesi CIA’nın ilk açıklamasında, uçağın Türkiye’ye gitmekte olduğu öne sürüldüğü için ilgiyle izlediğimiz olaydan sonra epey bir süre pilotun öldüğü sanılmıştı. Olayın tam boyutları bilinmediği için tarafların neden sertleştiği, açıklamaların neden giderek suçlamaya dönüştüğü ve mesela ABD Başkanı Eisenhower ile Sovyet lideri Kruşçev arasındaki zirvenin neden iptal edildiği uzun süre anlaşılamadı. Gizliliği kalkan bazı belgelerden anlaşıldığına göre, bırakın “Bahar Havası” denen 1950’ler boyu devam eden soğukluğu gideren havanın yok olmasını, iki kutup tam bir çatışmanın eşiğine gelmişler, bir nükleer savaş için silahları birbirlerine doğrultmuşlardı.

Tıpkı Rusya Dışişleri sözcüsü Maria Zaharova’nın 36 saat önce yaptığı açıklamanın yarattığı atmosfer gibi.

Rus ve Amerikan başkanlık sözcüleri genellikle ateşli ve tehdit dolu açıklamalar yaparlar ve Dışişleri bakanları ve onların sözcüleri genellikle bu ateşli atmosferi dağıtırlar. Ancak bir süreden beri Rus Dışişleri itidali kaybetmiş ve ürkmüş bir dille konuşuyor. Ukrayna savaşının başından beri haklılık davasını elden bırakmayan Rusya Dışişleri sözcüsü, “Biz ABD ile ilişkileri istikrarlı ve öngörülebilir kılmak için gerçekten çaba gösterdiğimiz halde…” diye başlayan açıklamalar yapıyor. Son açıklamasında, sözcü Zaharova, bu durumun başlıca amilinin “ABD’nin hegemonyasını her ne pahasına olursa olsun sürdürme arzusu” ve “Güvenlik garantileri konusunda ciddi bir diyaloğa girme konusundaki kibirli isteksizliği” olduğunu söyledi.

Haberin Devamı

Durumun 1960’ı hatırlatan tarafı da budur. ABD’nin, Ukrayna savaşının uzaması için yapılabilecek en büyük tahriklerden biri olan Patriot (MIM 104, karadan havaya savunma sistemi) sevkiyatı açıklamasının ardından, Rusya ile “her düzeyde iletişimi kesme kararı” aldığı anlaşılıyor. Dünyanın nükleer soykırımın adeta kıyısından döndüğü 1960 Mayıs’ında da, daha sonra anlaşıldı ki, iki taraf birbiriyle iletişimi tamamen kesmiş. Oysa dünyayı bir nükleer afetten koruyan, tarafların güvenlik garantisine sahip olmasıdır. Bütün senaryolarda, mutlak bir sessizliğin, nükleer başlıklarla donatılmış seyir füzelerinin kıtalar arası yolculuklarına başladıklarının işareti olarak değerlendirildiğini unutmayalım.

ABD’nin Çin’e giden yolu açmak üzere Rusya’ya karşı nihai harekâta geçtiği an, distopyalarda kalmalı; bunun için de Ukrayna savaşının bitmesi bir an önce sağlanmalı.

Ama nasıl?