Hakkı Öcal

Hakkı Öcal

hakki.ocal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Başkan Obama, hafta başında Beyaz Saray muhabirlerinin karşısına geçti, birbiri üstüne yağan soruları eliyle durdurdu ve şöyle dedi:

“Bakın, o şimdi bizim başkanımız. Seçime girdi ve kazandı.”

Sonra ekledi:

“Evet, Beyaz Saray’a geldiği zaman onu uyandıracak şeyler olacak. Sahip olduğu (tanrı vergisi) armağanlar ona sistemi altüst etmesini sağlama imkânı verdi. Ümit ederiz ki bunları Amerikan halkının yararına kullanacaktır.”

Geçen çarşambadan beri solcu-liberal-muhafazakâr her eğilimden yazarın Trump değerlendirmelerini okuyorum. İki aşırı uçta, “Bugün yarın ABD zaten çökecek; Trump ABD’nin çöküşünü hızlandıracak” diyenlerin arasında, Obama’nın yaklaşımı bir örnek ve hatta bir ders niteliği taşıyor. Bence, sence ne kadar yetersiz ve hatta faşist ve ırkçı olursa olsun, Trump (yazmak bana da inanılmaz geliyor ama) ABD’nin başkanı ve Temsilciler Meclisi’nin yargılama kararı ile mahkeme gibi toplanacak Senato’nun görevden alma kararı olmadıkça da bu görevinde kalacak.

Haberin Devamı

Obama’nın gazetecilerin biraz da saygısız tonunu önlemek istercesine, Trump’ın başkan seçildiğini, hem de beklenmedik bir başarıyla bu göreve geldiğini hatırlatması, cümlenin gerisi ne olursa olsun, demokratik geleneği, o geleneği yaratmış insanlar da olsalar, Amerikalıların gözüne sokmaktı. Sanırım bu hatırlatmaya Amerikalılar kadar, İtalyanların, İngilizlerin, Türklerin ve daha diğer birçok ülke halkının ihtiyacı vardı.

Şimdi sorun Trump’ın “dindar seçmenlere” vaatlerini nasıl tutacağıdır. Onun ılımlı ve aşırı milliyetçilere, Obama karşıtlarına, Demokrat Parti aleyhtarlarına, Hillary’den ve kocasından nefret edenlere verdiği sözleri unutun! O sözlerin hepsinden dönülebilir; nitekim Trump o söylemleri şimdiden unutmaya başladı bile. (“Ben başkan olursam, sen hapistesin İğrenç kadın!” lafını o söylememiş sanki!)

Trump’ın unutamayacağı birkaç büyük kesim var: Evanjelistler, Katolikler, Protestanlar ve Mormonlar. Amerika tarihinde ilk kez bir başkan adayı, bu dört dinî grubun ayrı ayrı çoğunluk oylarını almış oldu. Bu çoğunluk, öyle ucu ucuna sağlanmış bir çoğunluk da değil. Protestanların yüzde 60’ı, milyarlık
bütçeleri olan devasa kiliseleriyle
sayıları 90 milyonu geçen Evanjelistlerin yüzde 81’i Trump’a oy verdiler.

Haberin Devamı

Efendim, Trump’ın planı projesi yokmuş! Hiçbir şey önermemiş; sadece nelere karşı olduğunu söylemiş. Bunların hepsi doğru; sadece dinî gruplara
yapılan vaatler hariç.

Trump bu gruplara kürtajı, amasız, fakatsız yasaklama sözü verdi. Katoliklere, vicdanî olarak karşı çıktıkları hükümet programlarından, örneğin sağlık sigortası ve ücretsiz sağlık hizmeti ve ilaç desteğinden çekilebileceklerine dair mektup yazdı. Bu sözler arasında doğum kontrolü uygulamalarının merkezi olan kuruma hükümet desteğinin kesilmesi de var. Dindar sağlık görevlilerinin, erkek ve kadınların kısırlaştırma ve benzeri sağlık uygulamalarında çalışmayı reddetme hakkı var. İbadet mahallerinin korunması için daha etkin önlem alınması da var. Üstelik sadece bunlar değil. Sözgelimi, evliliğin sadece erkekle kadın arasında olacağına inananların ayrımcılığa uğramasına engel olacak bir yasa gibi irili ufaklı birçok vaat, öneri ve teklif var.

Haberin Devamı

Bunlar bugünün Amerika’sında yapılması hiç kolay olmayan işler. Trump bu vaatlerinden dönecek olursa kopacak gürültünün yanında birkaç gencin tepkisel gösterisi ve her an yağmacılığa hazır kent çapulcusunun kamu malına zarar verme eyleminin gürültüsü, sivrisinek vızıltısı gibi kalabilir. Dindar Amerikalılar, seçilirken zoru başarmış bile olsa insanı, “tek dönemlik başkan” haline getirme gücüne sahiptir.