Hakkı Öcal

Hakkı Öcal

hakki.ocal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

"Bu adaların egemenliği şartlı değil. Böyle bir şey yok. 3 milin üstündeki adalar Yunanistan’ın. Türkiye bunu yıllarca kabul etti. Bunu tehlikeye sokmak Türkiye’yi mütecaviz (saldırgan) bir devlet durumuna düşürür. Beğenelim, beğenmeyelim, Lozan bu adaları Yunanistan’a vermiştir” ifadesi üzerinde duruyorduk.

Adaların egemenliğinin üç ayrı antlaşma maddesiyle verildiğini, hukukta “emredici kural” (Jus cogens) adı verilen bu şartların ihlali halinde antlaşmanın tümüyle yok sayılmasının mümkün olduğunu aktarmıştık. Lozan ve Paris antlaşmaları adaları Yunanistan’a “silahlandırılmama şartı” ile verdiğine göre, Türkiye artık adalar üzerindeki Yunan egemenliğini uluslararası kurallara uygun olarak kaldırmak üzere harekete geçebilir.

Haberin Devamı

Ayrıca, yine buradaki ihlalin yıllarca itiraz edilmemesi sebebiyle artık öne sürülemez hale geldiği, böyle bir itirazın Türkiye’yi “mütecaviz” hale düşüreceği iddiasına da değinmiş ve bunun yanlış olduğunu belirtmiştik: (a) Türkiye ilk ihlal anından itibaren buna itiraz etmiştir; hatta Yunanistan, Türkiye’nin adalarda silah bulundurmaya adalar kendisine verilmeden önce dahi itiraz ettiğini bilme durumunda idi; (b) Bir antlaşmanın “itiraz edilmemesi hali” denen durumu düzenleyen bir maddesi yoksa, mesela “Bu antlaşmanın uygulanmasına şu kadar süre içinde itiraz edilmemesi halinde” gibi bir maddesi bulunmuyorsa, ihlallere her zaman itiraz edilebilir.

“Beğenelim, beğenmeyelim...” kuralına gelince. Biz ülke olarak Lozan’ı da Paris Antlaşması’nın ilgili protokolünü de “beğendik” ki imzaladık. Türkiye’nin bu antlaşmaları bir sebep olmadan beğenmemeye başladığını söylemek, Türkiye’nin uluslararası çıkarlarına gölge düşürür. Türkiye Lozan ve Paris antlaşmalarına karşı değildir; tersine, Türkiye bu antlaşmaların ihlal edilmesine karşıdır.

Her iki antlaşma üç ayrı maddeyle bazı Ege adalarını Yunanistan’a veriyor. Keşke antlaşmalar yapılırken Türkiye daha akıllı, daha dirayetli davransa idi. Davranmamışız! Yazık etmişiz! Neyse ki her iki antlaşmada da adalar üzerinde Yunan egemenliğine son verilmesini sağlayabilecek bir şart konulmuş.

Haberin Devamı

Şimdi Yunan hükümeti bu şartı yerine getirmeye başlayabilir; adalardaki havaalanlarını, tahkimatı, radarları, kışlaları söker ve adaları kendi toprağı gibi görmeye devam edebilir. Ama bundan sonra da adalar üzerindeki Yunan egemenliği kayıtsız-şartsız değildir.

Yunanistan şartlara riayet etmeye başlamayacaksa, antlaşmaların imzalandığı zamanın şartlarının değiştiğini, artık silahsızlanma hükmünü uygulamasının mümkün olmadığını öne sürmeye devam edecekse her iki antlaşmanın öngördüğü değiştirilme hükümlerini uygulamak için konferans çağrısında bulunmak zorundadır. Bundan sonrası o konferansa katılacak ülkelerin iradesine kalmış bir şeydir.

Türkiye adalardaki Yunan egemenliğinin silahtan arındırılması şartıyla devam edeceğini bildirdiğine göre, komşu ve müttefik Yunanistan bu konferanstan ne çıkacağını anlamış olmalı.

Yunan hükümeti ne kendi halkını ne de Türkiye’yi boşuna yormamalı!