Ülkemizde informel iletişimde (söz gelimi, mahalle kahvehane- sindeki sohbetlerde) olduğu kadar formel iletişimde de (örneğin, gazete makalesinde) kullanılan bir argüman var. Birinin, bir arkadaşınızın veya bir devlet-hükümet yetkilisinin bir sözünü beğenmediğimizde, önce bu kişinin bu sözüyle kendi kendisiyle çeliştiğini göstermeye çalışırız: “İyi ama sen geçen hafta (on yıl önce) dediydin ki...”
Eğer arkadaşımız filanca fırının ekmeğini beğeniyorsa, son aldığı ekmeğin içinden fare de çıksa, o fırını beğenmeye devam etmek zorundadır. Fırına ve fırıncıya ilişkin kötü bir ifade halinde, bizim karşı eleştirimiz hazırdır: “İyi ama sen geçen hafta (on yıl önce) dediydin ki...”
Bu belki kahvehane sohbetinde taraflara zarar vermez ama aynı kriteri siyasetçiler için, makale yazarları, analizler kaleme alan üniversite mensupları uygulamaya kalktığında, doğrudan kamuoyu yanıltılmış olur, oluyor.
1850’de bir Alman siyasetçi ve bilim insanı Ludwig von Rochau kullandığından beri yeryüzünde “reelpolitik” (gerçekçi siyaset) diye bir terim var. Von Rochau bu terimi şöyle açıklamıştı:
“Tıpkı yerçekiminin fiziksel dünyayı yönettiği gibi, devletlerin işlerini yöneten yasaları anlamak için her türlü
İsrail’de yayın yapan bir gazetenin web sitesi manşet atmış: “Neden Netanyahu’dan başkası bağımsız Kürdistan’ı desteklemiyor?”
Bir başka İsrail internet sitesinde bir haber: “Türkiye Kürt referandumunu engellemek için yalan haberlere başvuruyor.”
Sadece bunlar değil tabii; hükümet yanlısı olmayan gazetenin birinci sayfadan verdiği makalenin başlığı, “Neden İsrail bağımsız bir Kürdistan devletini desteklemeli?” Yazının ana fikri ise bağımsız bir Kürdistan’ın Irak’ta İran etkisini, Suriye’de ise Türk varlığını artıracağı şeklinde. Daniel Amir’in yazısında, Kürt halkının yıllarca çektiği baskılar, bir anayurda sahip olmamanın getirdiği yoksunluklar, dilini ve kültürünü geliştirememenin verdiği acılarla Musevi halkına benzediğini, bu sebeple İsrail’in Kürtlerin bağımsızlık hareketini desteklemesi gerektiğini kaydediyor. Yazar, buna rağmen bir de uluslararası siyaset gerçeği bulunduğunu, İran ve Türkiye’nin, şu anda ve belki de hiçbir zaman böyle bir gelişmeye izin vermeyeceklerini; eğer Kuzey Irak’ta bir Kürt devletine yaptırımlar, ambargolar ve benzeri diplomatik-ticari yöntemlerle engel olamazlarsa, bu devleti İran’ın Şii Araplar, Türkiye’nin de Türkmenlerle kuşatacaklarını yazıyor.
Tür
Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, Dünya Turizm Örgütü toplantısını için gittiği Çin’de, gelecek yıl uygulanacak Türkiye Yılı etkinliklerine ilişkin 50’den fazla madde içeren eylem planını Çin Turizm Dairesi Başkanı Li Jinzao’ya verdi. Çin’de Kültür Bakanlığı var, ama Turizm Bakanlığı yok. Turizm işlerini düzenleyen dairenin başkanı, THY’nin Çin seferlerinin sayısının ve varış noktalarının arttırılmasına da olumlu baktıklarını söyledi.
Bakan Kurtulmuş, Dünya Turizm Örgütü’nün görevi devredecek olan genel sekreteri Taleb Rifai ve görevi devralacak olan Zurab Pololikashvili ile de görüştü. Toplantı vesilesi ile Gürcistan Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Mikeil Janelidze, Özbekistan Turizm Kalkınması Devlet Komitesi Başkanı Aziz Abduhakimov, Azerbaycan Kültür ve Turizm Bakanı Ebulfeyz Garayev, İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı Ali Asgar Moonesan ve Endonezya Turizm Bakanı Yahya Arif ile ikili görüşmeler yaptı. Endonezyalı bakan ile hacca ve umreye gidecek Endonezyalıların Türkiye üzerinden gitmeleri ve Kudüs’e de uğramaları konusu ele alındı. Endonezyalı bakan, bu teklifin gerçekleşmesi için çalışacağını söyledi.
Çin’de Türkiye Yılı
Çin’in Orta Asya ve Orta Doğu ülkelerini
Dünya Ticaret Örgü-tü’nün ne yaptığını aşağı yukarı herkes bilir. Ancak onun kadar etkili, hatta 158 üye ülkeden bağlantılı üye statüsündeki 500’e yakın şirketle, çalışmalarını sadece hükümetler düzeyinde değil, halk düzeyine indirebilmesiyle, birçok uluslararası kurumu geride bırakan bir başka Birleşmiş Milletler örgütü var: Dünya Turizm Örgütü (DTÖ).
DTÖ’de Türkiye’den bağlantılı üye statüsünde 11 kurum ve kuruluş var. Turizm alanındaki yatırımcılar, acente birlikleri, otelciler federasyonu, hatta bireysel şirket ve otellerin yanı sıra, iki eğitim kurumu göğsümüzü kabartıyor: Boğaziçi Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Bölümü ile Antalya Uluslararası Turizm Koleji.
Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, Dünya Turizm Örgütü 22’nci genel kurul toplantılarında Türkiye’yi temsil ediyor ve bu amaçla bulunduğu Çin’de hafta başından beri başkent Pekin ve konferansa ev sahipliği yapan Chengdu kentlerinde Çin hükümet ve turizm sektörü yetkilileriyle ve DTÖ yöneticileriyle görüşmeler yapıyor.
DTÖ, sadece güvenli ve sürdürülebilir turizm siyasetleri belirlemekle kalan bir örgüt değil. Kurum, aynı zamanda turizm üst gelirleriyle dünyada yoksullukla mücadele alanında da çalışıyor. Daha açık
Pekin’de Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş ile toplantı yapan tur organizatörleri, Çinli turistlerin, “deniz-güneş-kum” formülüyle değil, kasabaların sunduğu rahat dinlenme imkânı teklifiyle ikna edilebileceğini belirtti
Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, Çin gezisinin Pekin durağında, Çin Kültür Bakanı LuoShugang ile 2018 Türkiye Yılı’nın hazırlıklarını gözden geçirdi; Türkiye’den Çin’e, Çin’den Türkiye’ye turizm organizasyonu yapan firmaların temsilcileri ile toplantı yaptı. Kurtulmuş toplantılardan sonra Çin’in başkenti Pekin’in en çok turist çeken merkezi, 500 yıl ülkenin yönetildiği, imparatorların sarayının yer aldığı Yasak Şehir’i bir turist gibi gezdi. Kurtulmuş, önceki gün de Çin Seddi’ne tırmanmış ve bol bol fotoğraf çekmişti.
Çin’de turizm bakanlığı yok; görevlerini özerk bir daire olan Milli Turizm İdaresi yapıyor. Bu dairenin yetkilileri de Kültür Bakanı ile yapılan görüşmeye katıldılar. Türkiye, Çin’e, 2018 Türkiye yılı boyunca gerçekleştirilecek 50’ye yakın etkinlik önerdi. Bunların arasında Topkapı Sarayı’ndaki Çin Porselenleri koleksiyonunu görmek isteyebilecek Çinliler için özel turlar düzenlenmesi de var. Bu porselenlerin eşinin Çin’de bile toplu
Kültür Bakanı Kurtulmuş, 2019 seçimleriyle ilgili “Çifte seçime giderken, ilkelerin yerli yerine oturmuş olması, hizmetle ilgili niyetlerin tazelenerek daha arttırılarak sunulması gerekir” dedi
Çin’de gelecek yıl ilan edilecek “Türkiye Yılı” dolayasıyla hazırlık çalışmalarını başlatan ve Türkiye’nin Dünya Turizm Örgütü’nde icra kuruluna üye seçilmesi için ikili temaslar yürüten Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, AK Parti’nin, kuruluş dava ve ideallerinin günün şartlarına uygun bir yeni söyleme kavuşturulması gerektiğini söyledi. Kurtulmuş, gezisini izleyen gazetecilerle yaptığı sohbet toplantısında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, parti örgütüne yönelik metal yorgunluğu teşhisinin tedavisinin, dört temel üzerinde demokrat bir söylem geliştirmeyi gerektiğini ifade etti.
Bu dört temeli, reformculuk, özgürlükçülük, millilik ve kapsayıcılık olarak değerlendiren Kurtulmuş, iktidar olmanın getirmesi doğal olan yorgunluğun giderilmesi için, reformları daha hızlı sürdürmek, özgürlükçülüğün kapsamını genişletmek, millî ve yerli kadroları daha güçlü adaylarla donatmak ve bunları çok daha geniş bir zeminde yapmaya özen göstermek gerektiğini ifade etti.
15 Temmuz’da,
Kültür alanında büyük beklentilerinin olduğunu belirten Turizm Bakanı Kurtulmuş, “Dünyadan kopmadan, yenilgi psikolojisini bir kenara bırakıp, milli kültürün güçlendirilmesi çabasına giriştik” dedi
Çin’de Kültür ve Turizm Bakanları ile görüşmeler yaparak, gelecek yıl bu ülkede ilan edilecek “Türkiye Turizm Yılı” programlarına son şeklini verecek olan Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü’nün 22’nci yıllık toplantısında ülkeyi temsil edecek.
Çin gezisine başladığı sırada, geziye katılan bir grup gazeteci ile görüşen Bakan, Türkiye’nin artık uzun vadeli bir kültür ve turizm planına sahip olduğunu söyledi. 15 yıl aradan sonra, 1-3 Kasım tarihleri arasında bir Turizm Şurası toplanacağını söyleyen Kurtulmuş, Türkiye’nin bir taraftan “pazar çeşitlendirmeye” diğer taraftan da turizme sunduğu “ürün” türlerini artırmaya ihtiyacı olduğunu belirtti. Çin temaslarının bir pazar çeşitlendirme çabası olduğunu kaydeden Bakan Kurtulmuş, 2018’in Çin’de “Türkiye Yılı” ilan edilmesinin, ülkemize gelecek Çinli turist sayısında ciddi artış sağlayacağını ifade etti.
Ülkeye turist çekmenin sadece gelen yolcu sayısını artırmakla olmayacağını, gelecek
Irak Kürt Bölgesi Yönetimi Başkanı Mesud Barzani, bir “Yapacağız”, bir “Belki yaparız”, sonra “Yapmayabiliriz”, ardından “Yapmazsak ölürüz” dediği bağımsızlık referandumu konusundaki son demecinde oylamanın, 25 Eylül’de yapılacağını söyledi. Tabii ABD Dışişleri Bakanı Rax Tillerson, gelecek hafta tekrar telefon edip de kendisini yeniden vazgeçmeye ikna etmezse!
Referandumun yapılacağını var sayarak, ardından neler olabileceğini irdeleyecek olursak, biri felaketi öngören, diğeri statükonun aynen devam edeceğini var sayan iki senaryo görüyoruz. Gerçek, her zaman olduğu bu iki ucun ortasında bir yerde tezahür edecektir.
Türkiye’de PKK, İran’da PKAK ve Suriye’de PYD adıyla bilinen entitenin, Barzani’nin girişimini olanca güçleriyle desteklediklerini hatırlayalım. Buradaki “güç” kelimesinin aslında ABD ve AB yardımı silah, bomba, uzun menzilli roketatar anlamına geldiğini de unutmayalım.
Barzani’nin, Erbil’de, Kerkük’te, takım elbiseli, kravatlı, ellerinde iPhone 7’lerle bir taktım ithalat-ihracat danışmanlarını, bütün Kürt kentlerini adeta şantiyeye çeviren çoğu Türkiyeli, müteahhitler ve mühendis ordularını, bu inşaatlara inip çıkan vinçleri, işçi asansörlerini, birbirine ardına