BAE’nin yaptığı, Türkiye’nin yapmadığı

23 Nisan 2018

Avrupa Komisyonu 2018 Türkiye Raporu, bir ölçüde erken seçim gürültüsüne gitti! Avrupalılar, Türkiye’nin vize muafiyeti için yerine getirmesi gereken 72 talepten 7’sini hala gerçekleştirmediği kanısında.

Avrupa’ya göç eden mültecilerin sayısının azaltılması karşılığında (ki böyle bir karşılıklılık ilkesinin kabulü Türkiye açısından bir hata, bir zaaf olmuştu) Avrupa Birliği’nin (AB) Türkiye’ye Schengen Bölgesi’nde vize serbestisi sağlama vaadinin üzerinden iki yıl geçti. AB, halen Türkiye’ye yönelik taahhüdünü yerine getirmiş değil. Buna rağmen AB’nin yürütme organı Avrupa Komisyonu, Türkiye’nin vize muafiyeti için yerine getirmesi gereken 72 talepten 65’ini tamamladığını görmüyor da 7’sini henüz hayata geçirmediğini öne sürüyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 26 Mart’ta AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, AB Konseyi Başkanı Jean-Claude Juncker ve Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov’la görüşmesinde Türkiye’nin beklentilerini tekrarlamıştı. Erdoğan, Türkiye’nin vize serbestisi ve Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmesi konularındaki beklentilerini sıralamış, Türkiye’nin “terörle mücadelesine” destek vermelerini istemişti.

AB’nin Türkiye’ye dayattığı “terörle mücadele yasa ve

Yazının Devamı

Neresi Doğu, neresi Batı?

19 Nisan 2018

Türkiye’nin Pekin Büyükelçisi Emin Önen’in Çin’i fetih planı, Turizm ve Kültür Bakanı Numan Kurtulmuş’un istila planlarıyla birleşince, ortaya Çin’de Türk Yılı projesi çıkmış bulunuyor. Bunu Çin’de ve Türkiye’de karşılıklı uygulanacak çok sayıda proje izleyecek. Özetle, Çin Türkiye’ye çok ama çok yaklaşacak.

Yıllarca Çin’de bir yatırım firmasının danışmanı olarak görev yapan, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi Türk Grubu Başkanı, AK Parti Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı görevlerini yürüten Emin Önen, 2007-2015 yılları arasında Şanlıurfa milletvekili olmuş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanlığında bulunmuştur. Bu yılın başında Pekin Büyükelçisi olarak atanan Emin Önen’in macerası, master çalışmasıyla başlıyor. “2003’ten itibaren Türk Dış Politikasında Asya Algısı” konulu bu çalışmanın ana sorusu şu: Batı’ya neden batı diyoruz, Doğu’ya neden doğu diyoruz? Ya da şöyle ifade edelim: Ortadoğu, Uzakdoğu kime göre yakındır, kime göre uzaktır?

Asya kıtasının bir ucunda Türkiye var; diğer ucunda Çin. Bir düz çizginin iki ucundaki iki ülkenin birbirini yakın veya uzak doğu veya batı diye tanımlaması akıl alıyor mu? Aynı soru örneğin Türkiye, Suriye,

Yazının Devamı

Savaş barış içindir

16 Nisan 2018

İstila amaçlı bile olsa, savaş, sonunda barışı getirmek içindir. Ne var ki Amerika, hiç bir savaşı ile barışı getirmiş değil. Afganistan’da, Irak’ta ve şimdi de Suriye’de barışı tesis etmedi, edemiyor.

“Haklı Savaş” teorisi der ki: Ne kadar kötü olursa olsun, savaş daima en kötü seçenek değildir. Sorumluluk, istenmeyen sonuçları önlemek, önlenebilir vahşeti durdurmak, savaşı haklı kılabilir. Türkiye’nin Kıbrıs müdahalesini düşünün. Hendek ve Barikat kalkışmasını düşünün. Buradaki üç ilke birden Türkiye’nin savaş eylemlerini haklı kılıyordu.

ABD, 11 Eylül 2001’de kendi topraklarında yapılan saldırılardan bir terör grubunu sorumlu tuttu ve o günden bu yana, bu grupla veya aynı ideolojiyle bağlantılı gördüğü her terör harekatını, örgütünü, bunları desteklediğini öne sürdüğü her hükumeti devirmeyi, yok etmeyibu arada çevredeki sivillere, masumlara zarar verip vermediğine bakmayı bile gerekli görmedenkendine görev biliyor. Bu müdahalelerin başında uluslararası desteği alıyor veya alırmış gibi yapıyor; ama sonrası daima kendisi gibi emperyalist ideallerle donanmış bir veya iki Avrupa ülkesinin yardımıyla tam bir katliam şeklinde devam ediyor.

Aday Trump, “Bu sorunlu bölge Ortadoğu..”

Yazının Devamı

Felaketin büyüğü Trump, küçüğü Lavrov

12 Nisan 2018

Trump’ın başındaki bela arttıkça, olaylara tepkileri de ölçüsüzleşiyor. Şu kadar yıllık özel avukatının evine ve bürosuna özel savcının yaptığı baskının öfkesiyle ve bu darbenin hasarını kontrol amacıyla, önce ağzını bozup, katil Beşar Esad’dan “hayvan” diye söz etmeye başladı, sonra da yapıldığı öne sürülen kimyasal saldırıya karşı en ağır karşılığı vereceğini açıkladı. ABD, ekonomik sıkıntıları göz önüne alındığında, Suriye’deki bu masraflı operasyona devam edemez. Suriye’den çekilmeye hazırlanan ABD’nin en ağır cevabı, tam bir yıl önce yaptığı gibi Esad’ın komuta-kontrol-iletişim merkezlerine orta menzilli füze atmaktan ve ihaleyi AB’ye yıkmaktan ibaret olur.

Ancak bu konuda iki dikenli nokta var. Birincisi, Musevi-Hıristiyan kültürüne İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yerleşen “kimyasal saldırı” fobisi. Esad ve BAAS diktatörlüğünün kendi halkından 250 bin kişiyi kadın-erkek-çocuk veya terörist-masum ayrıt etmeden her seferinde yüzlerce kişinin canını alan varil bombalarıyla katletmesi, bu kişilerin kimyasal saldırı sonucu ölmemiş olmaları sebebiyle daha az vahşetmiş gibi... Ne zaman ortaya yüzünde gaz maskesi olan çocuk fotoğrafları dökülse, Amerika’sı, AB’si ile bu

Yazının Devamı

ABD neden Irak’ta imiş?

9 Nisan 2018

Donald Trump’ın iyi tarafı, devlet adamı olmadığı için ağzına geleni söylemesi ve bu arada devlet sırrı, gizli bilgi, “Bir müttefiki rahatsız eder miyiz?” gibi kaygılar taşımadan, her şeyi ortalığa döküvermesi...

Son örnek, ABD’nin Suriye’den çekileceğini açıklarken, hiç gereği olmadığı halde, “Suudiler bizim Suriye’de kalmamızı istiyorlarsa, bunun masrafını karşılamak zorundadırlar” deyivermesi.

Burada bir parantez açalım... Sayın Başkan’ın sandığı gibi, ABD’nin -Suudiler para versin, vermesin- Suriye’den çekilecek olmadığını yetkili bir ağız, CENTCOM Komutanı Orgeneral Joseph Votel açıkladı. Trump, ABD’nin askerî veya diplomatik konularda en üst düzey yetkilisi olmadığını çoktan kanıtlamış bulunuyor. Nitekim, ABD medyası, Org. Votel’in, Başkan’ın açıklamasının ardından yaptığı “Suriye’de daha çok işimiz var” şeklindeki açıklaması, Başkomutanı ile adeta (Ne adetası? Doğrudan) alay etmekti.

Dönelim Suudi bağlantısına...

Suriye’de, diğer bazı Arap ülkelerinde olduğu türden “Arap Baharı” provokasyonu başladığında ve protesto gösterileri, Beşar Esat’ın cani suratını ortaya çıkartıp kanlı bir iç savaş halini aldığı 2011’de, ortada ne Amerika ne de Obama’nın koalisyonu vardı. Bu sırada

Yazının Devamı

Zirveler haftası

5 Nisan 2018

Amerika ve Avrupa Birliği ülkeleri, Rusya’yı diplomatik ve hatta ekonomik oyun alanının dışına ittikçe, Türkiye Putin’i meşru aktörler sahnesine adeta iteleyerek çıkartıyor. İran da öyle. AB değilse bile ABD çoktan İran’ı yeniden yaptırım uygulama çizgisinde görüyor. Ancak Türkiye, İran’ın da Rusya ile birlikte uluslararası meşru oyuncular liginde olmasında ısrarlı.

Geride bıraktığımız üç günde Türkiye-Rusya Üst Düzey İşbirliği Konseyi’nin (ÜDİK) 7’nci zirvesini ve Suriye’de barışın sağlanması konulu, Putin ve Ruhani’nin katılımıyla 3’üncü Soçi Süreci üçlü zirvesini gerçekleştirdi.

Bu zirve toplantıları liderler arasında sağladığı doğrudan görüşmeler sebebiyle bizatihi ne kadar önemli iseler de AB ve ABD’nin Rusya ve İran’a yönelik tutumları açısından ayrıca önem taşımaktadır. Amerika ile Rusya arasındaki diplomatik savaşın bitmek şöyle dursun, tersine, yoğunlaşma ihtimalinin arttığı bir sırada, Türkiye ile zirvede buluşmak, Putin için bir anlamda can simidi niteliğinde olsa gerek. Sonuçta, Türkiye bir Avrupa ülkesidir ve ABD’nin (giderek kâğıt üzerinde kalıyor gibi görünse de) bir müttefikidir.

Soçi süreci ise İran ve Rusya’yı girdikleri Beşar Esad bataklığından kurtarmanın adıdır.

Yazının Devamı

Onlar Ortak, Biz Pazar

2 Nisan 2018

Genç okuyucular hatırla-mazlar, Avrupa Birliği’nin (AB) ilk adı “Çelik ve Kömür Birliği” idi. Sonra “Avrupa Ekonomik Topluluğu” (AET) oldu. Turgut Özal, Tansu Çiller ve Demirel lobisi 1990’larda büyük bir operasyonla algı değişikliği sağlayıncaya kadar, bu Topluluk, Türkiye’de “Ortak Pazar” diye adlandırıldı.

Bu satırların yazarı, 1963’de imzalanan ve Türkiye ile AET arasında “Tam üyelik koşulları gerçekleşinceye kadar bir ortaklık kuran” Ankara Anlaşması’nın 10’uncu yılı dolmak üzere iken, CHP’nin çıkarttığı ve başyazarlığını partinin genel sekreteri Bülent Ecevit’in yaptığı Ulus gazetesinde, “Onlar Ortak, Biz Pazar” başlıklı bir dizi yazı kaleme almıştı. Gazetenin grafikçisi, “Onlar” ve “Biz” kelimelerini küçükçe, “Ortak Pazar” kelimelerini büyükçe çizmiş ve ortaya “Onlar Ortak, Biz Pazar” vurgusu çıkmıştı. Ecevit ve Türkiye İşçi Partisi, bu başlığı seçim sloganı yaptılar. Zamanın Dışişleri Bakanı rahmetli İhsan Sabri Çağlayangil, beni makamına çağırtıp “Neden bir genç olarak Türkiye’nin geleceğini Avrupa ile entegrasyonda görmem gerektiğine” dair bir güzel
ders vermişti.

Ankara Anlaşması’ndan 30 yıl sonra, bu kez Başbakan Tansu Çiller’le temsil edilen Türkiye’nin geleceğini

Yazının Devamı

AB Trump’a âşıkmış!

29 Mart 2018

Tam bir savaş histerisi. Trump İngiltere’yi, 14 Avrupa ülkesi Trump’ı izleyerek 93 Rus diplomatı ülkelerinden kovdular. Kanada’yı saymıyorum bile. İngiltere, 23 Rus’u sınır dışı etmişti.

Burada bir ince noktaya dikkat etmek gerekir. ABD 60 Rus diplomatı kovarken, “koca” Almanya 4 Rus’u kovuyor. Hiç şüphesiz Almanya’da Almanların bildiği 4’ten fazla Rus casusu vardır. Bir iki istihbarat örgütü eski başkanının anılarını okumuş kişiler olarak hepimiz dünyanın bu “casus oyunu” numarasını biliriz. Her ülkenin her ülkede casusu vardır; ama ülkeler bu casusların varlığını anladıkları anda kovmazlar. Çok canlarını yakacak bir zarara uğramadıkça birbirlerinin casuslarını karşılıklı tolere ederler. Rusya’da faaliyet göstermiş ve yakalandıktan sonra İngiltere’ye iade edilmiş Sergey Skripal ve kızı Yulia’nın İngiltere’de öldürülmek istenmesi böyle bir “ağır hasar” sayılmış olacak ki İngiltere 23 Rus’u, Rusya da aynı sayıda İngiliz’i sınır dışı etmişlerdi. Olay orada kapanmadı ve AB, Trump’ı takiben diplomatik savaşa katıldı.

Beyaz Saray sözcüsü, bu kararla, ABD ve AB ülkelerinin, Rusya’nın küresel istihbarat yeteneğine önemli bir darbe vurduğunu söyledi. Hırvatistan’da bir Rus casusu eksik

Yazının Devamı