Oxford Sözlüğü’nün 2019 yılı için seçtiği sözcük; “iklim acil durumu”(climate emergency)... Bu seçim oldukça isabetli çünkü iklim krizinin derinleştiği bir yılı geride bırakıyoruz
Yılın en etkili portresi; İsveçli iklim aktivisti 16 yaşındaki Greta Thunberg. Onun başlattığı iklim eylemleri milyonlarca çocuğu sokağa döktü. Meydanlardan yükselen “Evimiz Yanıyor” çığlığına Oxford Sözlüğü’nün de kayıtsız kalmaması oldukça anlamlı.
Ancak iklim acil durumunu sadece bir yıla indirgemek ciddi yanılgı yaratabilir. Zira 4.5 milyar yaşındaki dünya, sadece 2019’da iklim krizi yaşıyor değil. Yok oluş çanları, aslında epeydir çalıyor. Ta 1960’lı yıllardan bu yana bilim insanları, fosil yakıtlara dayalı sanayi ve yaşamın, bizi hızlı bir sona sürüklediği uyarısında bulunuyordu. Ünlü oşinograf Roger Revelle’nin ABD kongresine ulaşan raporunun tarihi; 8 Kasım 1965. Revelle o raporda, “Yaygın inanışın aksine okyanuslar bu oranda karbonu hapsedemez” diyordu. Dediği, sadece birkaç 10 yılda gerçekleşti.
O günden bugüne sanayi öncesi döneme göre atmosferdeki karbondioksit oranı yüzde 147, metan gazı yüzde 259, azotoksit de yüzde 123 arttı. Bugün artık atmosferdeki sera gazı yoğunluğunun rekor seviyede. Bu seviyeleri yerküre en son, 3-5 milyon yıl önce görmüş. Ancak o zaman sıcaklık bugünkünden 3 derece daha fazla, deniz seviyeleri de 10-20 metre daha yüksekmiş. Yani İstanbul ve İzmir’in büyük bölümünün sular altında olduğu bir film düşünün. İşte karbon salınımı azaltılmazsa bu senaryo maalesef gerçek olacak. Ve sadece 11 yılımız kaldı bu tabloyu tersine çevirmek için. 2030 yılına kadar mevcut karbon salınımının küresel ölçekte yarı oranında azaltılması gerekiyor. Bu olursa, sıcaklık artışı 1,5 derece ile sınırlandırılabilecek. Bugünlerde ‘Zaman yolcusu’ diye magazinleştirmeye çalıştığımız Greta Thunberg işte bunun için çabalıyor. Ve politikacıların gözünün içine baka baka, “Gözümüz üzerinizde” diyor.
Zehirler yasaklansın
Oxford Sözlüğü’nün geçtiğimiz yıl seçtiği kelimeyse “zehir” anlamına gelen, “toxic”ti. Bu kelime de iklim kriziyle birebir ilişkili. Çünkü, küresel ısıtmada zehirli kimyasalların payı büyük. Atmosferdeki zehirli gazların önemli bir kısmı tarımsal kaynaklı. Mesela kimyasal gübre. İklim için büyük bir tehdit. Bununla birlikte tarım zehirleri yani pestisitler de önemli bir kirletici. Topraktan suya, bitkilerden insana; hatta anne karnındaki bebeğe kadar ulaşan bir kirlilik zinciri söz konusu. Bu kirlilik maalesef ciddi bir hastalık riski yaratıyor.
Bu risk, geçtiğimiz hafta İstanbul’da düzenlenen Zehirsiz Sofralar buluşmasında da gündeme geldi. Çocuk Hastalıkları uzmanı Dr. Hande Turan, pestisitlerin çocuklarda hormonal, nörolojik ve davranışsal değişimler yaratabileceği uyarısında bulunarak, çocukluk çağı kanserleri ve otizmle tarım zehirleri arasındaki ilişkiyi anlattı. Buluşmanın mesajı, ekosistemi tahrip eden, suyumuzu ve havamızı zehirleyen, 13 etken maddenin Türkiye’de yasaklanmasıydı. Dünya Sağlık Örgütü’nün “muhtemel kanserojen” olarak nitelediği bu zehirlerin yasaklanması için change.org’ta da kampanya başlatıldı. Kampanya hedeflenen 50 bin imzaya çok yakın.