Merkez Av Komisyonu kararıyla nesli tehlike altındaki kuş türlerini ve daha önce avlanmayan karabatağı yok edeceğimizi ilan ettik. Doğanın ve doğaseverlerin ‘çığlığı’na kulak tıkayarak alınan bu kararla, gezegenin en amansız yırtıcısı olduğumuzu gösterdik.
Tarihi kazananlar yazıyor. Güçlü olanın, kazananın, postu delenin hikayesini anlatıyor tarih. Bir Afrika atasözünün “Aslanlar kendi hikayelerini yazmadıkça, avcıların kahramanlığını dinlemek zorundayız” dediği gibi.. Avlananın değil avlayanın bakış açısından bakıyoruz dünyaya. Çünkü hep avcının kazandığı dünyadayız. Ama belki de avlanan hepimiziz, farkında değiliz.
Geride bıraktığımız ‘22 Mayıs Uluslararası Biyoçeşitlilik Günü’, insanoğlunun başlangıçtan bugüne vahşi hayvanların yüzde 83’ünü, bitkilerin ise yarısını yok ettiğini bir kez daha hatırladık. Gezegenin en amansız yırtıcısı olduğumuz gerçeğiyle yüzleştik. Canlı popülasyonunda yüzde 0.01’i ifade etmemize rağmen, dünyayı hızlı bir yok oluşa sürüklediğimizi bir kez daha gördük. Ve aynı günlerde bu ‘yok oluşa’ kararlılıkla devam etme adına bir adım daha attık. Merkez Av Komisyonu kararıyla, nesli tehlike altındaki kuş türlerini ve daha önce avlanmayan karabatağı yok edeceğimizi ilan ettik. Doğanın ve doğaseverlerin ‘çığlığı’na kulak tıkayarak.
Karabatak da listede
Bu çığlığa daha önce değinmiştik. Nesli dünya ölçeğinde tehlikede olan “üveyik” ve “elmabaş patka”nın avlak listesinden çıkarılması için bir kampanya başlatılmıştı. Kuş gözlemcileri, av komisyonu toplantısı öncesi Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’ne bu iki türün avlak listesinden çıkarılması için dilekçeler ve mailler göndermişti. Tehlikeye dikkat çekiyorlardı, umutları vardı. Ancak maalesef kazanan yine tarihi yazan avcılar oldu. Komisyon, aldığı kararla popülasyonları azalan bu iki türü de namlunun ucuna sürdü. Ve sadece bu iki kuş türüyle yetinilmedi. Daha önce hiç ava açılmayan karabatak da ilk kez bu yıl avlanabilir kuş statüsüne sokuldu. Bu karar büyük şaşkınlık yarattı çünkü karabatak eti yenen türler arasında değildi. Hangi amaçla karabatağın av listesine eklendiğini anlayan ve bilen yok.
Üveyik ve elmabaş patka için kampanya başlatan kuş gözlemcisi Mustafa Erturhan, gönderilen dilekçelerin hasır altı edildiği görüşünde: “Çıkan kararlar Türkiye doğasına önemli ölçüde zarar verecek. En büyük yıkım av günlerinin 3 günden 4’e çıkarılması. Avlanılabilecek kuşların neredeyse tamamı salı günleri de avlanılabilecek. Yani bir avcı biraz çabayla 1 haftada 20 üveyiği öldürebilecek bu durumda. Neyi kimden koruyoruz, kim için savunuyoruz bilemiyorum artık.”
6. yok oluş mu?
Mustafa Erturhan gibi doğaseverlerin çabası, bugün yok olmak üzere olan 22 bin 784 türden 2’sini kurtarabilmek adına oldukça değerli. Çünkü bilimsel verilere göre günde 50 tür yok oluyor. Bu oranda bir biyoçeşitlilik kaybı gelecek adına büyük tehdit. 4.5 milyar yaşındaki yerkürede yaşam zaten 5 kez sona ermenin eşiğine gelmiş. Bu sürece ‘6. yok oluş’ diyen onlarca makale var. O makaleler, dünyadaki gıda ürünlerinin yaklaşık üçte birini sağlayan polen taşıyıcı türlerin son 40 yılda yüzde 50 oranında azalmasına dikkat çekiyor. 5 Haziran’daki ‘Dünya Çevre Günü’ vesilesiyle şu istatistiklerle bir kez daha yüzleşmeliyiz;
“Bugünkü gibi yaşamayı sürdürürsek 2050’de 2 dünyaya ihtiyaç var. Her yıl dünya çapında yaklaşık 1.3 milyar ton gıda çöpe gidiyor. Oysa ki bu gıdayı üretmek Çin kadar yüzölçüm gerektiriyor. Her yıl okyanuslara dökülen çöp miktarı 13 milyon ton. Türkiye’de ise kişi başı günlük çöp miktarı 1.17 kilo. İstanbul’da ise bu rakam 1.30 kilo. Toplam sera gazı emisyonumuz son rakamlara göre 496.1 Mt CO2 eşdeğeri. Ama 1990 yılına göre artış yüzde 134. Su kaynaklarından 2016 yılında 17.3 milyar m3 su çekildi ve bunun yaklaşık yarısı denizlerden sağlandı. Ama denizler de plastik tehdidi altında. Şimdiye kadar üretilen plastiğin ağırlığı 1 milyar file karşılık geliyor ve plastik atığın çoğu denizlere karışıyor. Dünyada yılda kullanılan plastik torba sayısı 5 trilyon. Okyanusların sadece yüzde 4’ü koruma altında ve durum her geçen gün kötüleşiyor. Derin denizlerde kirlilik oranı geçtiğimiz 10 yıl içinde 20 katına çıktı. 663 milyon insanın içilebilir suya erişimi yok. Yaklaşık 1.8 milyon insan pis su kaynaklarını kullanmak zorunda ve bu nedenle de yılda 500 bin kişi hayatını kaybediyor. Günümüz itibarıyla dünya nüfusunun yüzde 92’si yüksek derecede kirletici madde bulunan hava soluyor. Her yıl 6 milyon insan hava kirliliği kaynaklı hastalıklar yüzünden ölüyor.”