Kişi başı milli gelirimizi 2023 yılında 25 bin dolara çıkarmak istiyoruz.
Kişi başı gelirimiz 2016 yılı sonunda 10.807 dolar oldu.
2008 yılında kişi başı milli gelirimiz 10.931 dolara yükselmişti, aradan 9 yıl geçti, 10 bin dolar kişi başı milli gelir rakamına takıldık kaldık.
Milli gelir, bir yıl içinde ülkede üretilen mal ve hizmetlerin katma değeri toplamıdır. Katma değer, bir mal veya hizmetin çıktı fiyatı ile girdi fiyatı arasındaki farktır.
Örneğin bir terzi, kadın giysisi dikmek için, kumaş alır, iplik alır, düğme alır. Dikiş makinesinin taksitini, atölyenin kirasını, çırağın ücretini öder. Sonra diktiği giysiyi satar.
Terzinin giysideki katma değeri, giysi fiyatı ile giysi için yaptığı harcamalar arasındaki farktır. Aynı şekilde, o giyside kullanılan kumaşı, ipliği yapanlar da kendi üretim aşamalarında katma değer yaratırlar.
Kişi başı milli gelir, ülkede yaşayanların kişi başına yarattıkları katma değeri gösterir.
Türkiye’de kişi başı milli gelir 10 bin dolar iken, Avrupa Birliği ülkelerinde ortalama 35 bin dolar. Demek ki biz Türkiye’de kişi başına yeterli ölçüde katma değer yaratamıyoruz.
Üretim artışı şart
Kişi başına yaratılan katma değerin, kişi başına milli gelirin artması, ülkede yaşayanların gelirlerinin artması demektir. İstihdam imkânlarının artması demektir. Fakirliğin ortadan kalkması, refahın artması demektir.
Kişi başı katma değeri, kişi başına milli geliri artırmak için, milli geliri artırmamız gerekiyor. Büyümeyi hızlandırmamız gerekiyor.
Milli gelir kendiliğinden artmaz. Büyüme kendiliğinden gerçekleşmez.
Milli gelirin artması, büyümenin hızlanmasına, üretimin artmasına bağlıdır.
Her girişimci, her ülke üretimini artırmak ister. Üretim ancak, “dünya pazarında talebi olan mal ve hizmetlerin, dünya kalitesinde ve en ucuz fiyatla üretilmesi” halinde artar.
Üretilen mal ve hizmetin; (1) Talebi olacak, (2) Mal ve hizmet dünya kalitesinde üretilecek, (3) Fiyatı rakip mal ve hizmetlerin fiyatından ucuz olacak.
Eğer talep yoksa kimse boş yere üretim yapmaz. Üretim artmıyorsa, kimse boş yere yatırım yapmaz.
Günümüzde üretim sadece iç pazar, sadece dış pazar (ihracat için) yapılmıyor. Talep iç ve dış pazar talebinin toplamından oluşuyor. İşte onun için iç pazarın, ülkede yaşayanların talebi, ihracat talebi kadar önemli. İşte onun için; (1) Ülkede yaşayanların talebi canlı olacak, (2) İhracat pazarı canlı olacak. Bunun sonucu büyüyen talebi karşılamak için üretim artacak. Üretim artınca da yatırımlar hızlanacak.
Talep önemli
Eskiden para kıt idi. Üretilen mal ve hizmetlere talep olsa da yatırım yapılamazdı. Günümüzde para bol. Kredi imkânları geniş. Onun için büyümeyi sınırlayan yeterli yatırım yapılamaması değil, talebi olan mal ve hizmetin üretilememesi. Mal ve hizmete talep ortaya çıktığında, yatırım için para bulunabiliyor.
Üretimde düğüm noktası, dünya pazarında talebi olan mal ve hizmeti, dünya kalitesi ve dünya fiyatıyla üretmek.
Kim istemez bunu yapmak? Ama büyümenin püf noktası işte bu. Herkesin yaptığı, herkesin yapabildiği üretim yapılmayacak. Bu ise, araştırma ve geliştirmeyi, yenilikçiliği gerektiriyor. Araştırma ve geliştirme, yenilikçilik, iyi eğitim görmüş, iyi yetişmiş insan gücünü gerektiriyor. Farklılaşmayı, güncelleşmeyi gerektiriyor.
Gerçekçi olalım, küçük ölçekli ve eskimiş sanayi yapımızla, KOBİ teşvikleriyle gerçekleştirebileceğimiz üretimin, yapabileceğimiz kişi başı katma değer yaratma gücünün sınırına geldik.
Yeni sanayileşme stratejisine geçmeye mecburuz. Bilime, eğitime önem vererek katma değer yaratacak insan yapımızı güçlendirmeye mecburuz Bunlar ciddi bir “Uzun Vadeli Atılım Programı” ile gerçekleşebilir.
Biz bunu yapabiliriz.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024