Kiraz mevsimi başladı. Fiyatları pahalı ama pek lezzetli. Hem de kurtsuz.
Ayşe Hanım Teyzem sual eyliyor: “Eskiden kurtsuz kiraz olmazdı. Kurtlar kıvır kıvır gezinirdi. Ne oldu da şimdiki kirazların içinde kurt yok?”
Kurtların peşine düştüm... Ona sor, buna sor... Nihayet Ziraat Mühendisi Mine Pakkaner’den bir şeyler öğrendim.
İşin temelinde çiftçi bilinçlenmesi, tarım tekniklerinin gelişmesi, modern tarım işletmeciliğinin yayılması var.
Kirazın yetiştiği arazinin denizden yüksekliği, bölgenin iklim şartları, toprağın özelliği önemli. Her bölgeye uygun kiraz fidanının özelliği farklı.
Toprak şartları çok önemli. Bizim topraklarımızda organik madde eksikliği var. Organik madde toprağın canı. Organik madde yoksa o toprak tuzlanıyor, çoraklaşıyor. Bizim üreticimiz toprağa organik madde olarak hayvan gübresi atıyor. Gübre olgunlaşmadan toprağa atıldığında, zararlı maddeler etrafa yayılıyor, ağaçlar böcekleniyor.
İlaçlama ve gübre önemli
Organik madde kullanamayan üretici aşırı derecede kimyasal gübre kullanıyor. Aşırı derecede kullanılan kimyasal gübre de bitki ve meyvede kalıcı etki yapıyor.
Kirazda kurt yapan ‘kiraz sineği.’ Bu sinek, kiraz pembeleşince, kabuğunu delerek etli bölümüne yumurta bırakıyor. Bu yumurta çatlayınca larva (kurt), daha sonra da sinek oluyor.
Şimdilerde kiraz bahçelerine yapışkan sinek tuzakları konuluyor. Tuzağa yakalanan sinek sayısı artınca ilaçlama yapılıyor.
İlaçlama çok önemli. Doğru zamanda, doğru dozda, doğru yöntemlerle, doğru etkili maddenin kullanılması gerekiyor.İlacın ruhsatlı tarım ilacı olması ve işi bilen uzmanların tavsiyesi şart.
Çünkü ilaçlama doğru zamanda, doğru dozda, doğru yöntemlerle ve doğru etkili madde ile yapılmamış ise kiraz meyvesi kalıcı kimyasal içeriyor...
İlaç meyvede kalıyor
Yıkamakla zararlı kimyasallardan kurtulma şansı yok. Kimyasal, kirazın etli kısmına da giriyor. Bir kısmı içeride bir kısmı dışarıda kalıyor. Kiraz yerken, kimyasallar kana karışıyor.
Ayşe Hanım Teyzem soruyor: “Eskiden kiraz dalından koptuğunda, hemen yenilirdi. Şimdilerdeki kirazlar uzun süre dayanıyor, taze kalıyor. Ne oldu da böyle oldu?”
Kirazın raf ömrünü uzatmak, daha etli kiraz elde etmek için bazı üreticiler kalsiyum, potasyum, gibi dayanıklılığı arttıran gübreler kullanıyor. Bu tür kimyasallarla hasat öncesi meyvelerde çatlamanın önlenmesine de çalışılıyor.
Üretici meyve zarar görmesin diye artık kirazın hasadına dikkat ediyor. Toplarken berelenmemesine özeniyor.
Toplanan kirazlar hemen soğutulup meyvenin kızışması önleniyor. Saklama ve bekletmeler atmosfer kontrollü soğuk hava depolarında yapılıyor. Bütün bunlar sonucu kiraz uzun dayanıyor.
Bazı üreticiler ise, raf ömrünü uzatmak için ürünlerin üzerini kaplayan kimyasallar kullanıyor. Kimyasallar hem kirazın rengini daha cazip hale getiriyor, hem de ömrünü uzatıyor.
Kiraz, önemli ihraç ürünü. Yabancılar ilaç kalıntılı kirazı iade ediyor. Maalesef bu kirazlar bizim pazarlarda satılıyor.
Ayşe Hanım Teyzem, “Sormaz olsaydım... İçimi kararttın. Şimdi ben kiraz yemeyecek miyim?” dedi.
Ayşe Hanım Teyze’min sorusunu Ziraat Mühendisi Mine Pakkaner’e ilettim. Pakkaner, “Tüm kirazlarda kimyasal kalıntı olduğu söylenemez. Özellikle şimdilerde, ‘iyi tarım’ uygulamaları diye bir denetim düzeni var. Kutularının üzerindeki yazıları okursa hangi ürünlerin bu kapsamda denetlendiğini öğrenebilir” dedi.
1 kilosu 30 lira
Durum tesbiti: Dün İstanbul’da Yeniköy’deki iki manavımızda da Salihli kirazının kilosu 30 TL idi. Muhtarlığın karşısında, yol kenarına park ettiği kamyonda meyve satan Mersinli Tuncay İnci ise Mersin kirazını kilosu 5 TL’den satıyordu. Bir kilo satın aldık. Salihli kirazı kadar olmasa da tadı güzeldi.