Aydıncık’ı geçen cuma keşfettim. Hayran oldum. Ben, geçen cuma keşfettim ama Zeus’un oğlu Hermes’in torunlarından, Fenikeli Sandokos, Aydıncık’ı (o zamanki adıyla Kelenderis’i) benden 2.500 yıl önce keşfetmiş. Bir liman ve ticaret kenti olarak geliştirmiş. Kelenderis’e daha sonra İyonyalılar, Asurlular, Sisamlılar, Selefkoslar, Mısırlılar, Romalılar, Emeviler, Bizanslılar, Karamanoğulları ve Osmanlılar hâkim olmuş. Milattan önce 425-400 yıllarında Kelenderis’in, kent adına basılı altın ve gümüş sikkeleri varmış. Perslere karşı oluşturulan Attika Delos Deniz Birliği’nin merkezi olmuş.
1920 Rum mübadelesine kadar 2.500 yıl Akdeniz’in önemli bir liman kenti olarak gelişmesini sürdürmüş. Kelenderis adından sonra Gilindire olarak tanınan kente 1965 yılında “Aydıncık” adı verilmiş.
Mersin’den Antalya’ya doğru yola çıkılınca, Erdemli, Silifke, Taşucu’nu geçerek, 190 km yol alınınca Aydıncık’a ulaşılıyor.
Toroslar’ın eteğindeki Aydıncık, “Akdeniz’in saklı cenneti”. Beton yığınına dönmemiş yapıları, yeşili ve masmavi denizi, sayısız tarihi kalıntılarıyla 11 bin nüfuslu şirin bir Akdeniz sahil kenti.
Yöneticiler çaba içinde
Kaymakam Mehmet Erhan Türker ile Belediye Başkanı Ferat Altan, Aydıncık’ın bir yandan ekonomik ve sosyal gelişmesi için, öte yandan doğal güzellikleri ve tarihi kalıntıları öne çıkararak, bir turizm merkezi olarak tanınması için çaba gösteriyorlar.
Aydıncık, bugüne kadar yeterince tanınmamış, tanıtılamamış. Turizm Bakanlığı bile Aydıncık’ı “turistik kentler” listesine almayı unutmuş. (Aydıncıklılar Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş’u kentlerine davet ediyorlar. “Bakan Aydıncık’ı görürse, Aydıncık’ta turizmin yolunu açar” diyorlar.) 2.500 yıllık liman olduğu gibi duruyor. Suyu tertemiz. Kıyıdan bakınca suyun içinde yüzen balıklar görülüyor. Caretta caretta’ların ve yunusların uğrak yeri.
Limanın hemen gerisinde, milattan sonra birinci yüzyılda denizciler için inşa edilen, hamam, tapınak, tiyatro, forum kalıntıları ve Bizans döneminde 1.500 yıl önce denizciler için yapılan hamamın, bir futbol sahasına yakın büyüklükteki mozaiği insanı büyülüyor. Agora’daki mozaik ise, limanın ve kentin 1.500 yıl önceki görüntüsünü veriyor.
Tarihi hazine Aynalı Göl
Aydıncık’ın bilinmeyen tarihi hazinesi “Gilindire (Aynalı Göl) Mağarası. “Bu mağara tek başına yerli ve yabancı turistler için bir hazine. 1999 yılında bulunan mağara, 2015 yılından bu yana ziyarete açık.
Buzul çağında oluştuğu tahmin edilen mağarada, 450 metre yatay ilerleyen ana girişten sonra büyük bir göle ulaşılıyor. Mağaranın içi, 100 metre genişlik ve 18 metreye varan tavan yüksekliğiyle rengârenk dev boyutta sarkıt, dikit, sütun, duvar damlataşları ve akma taşlarla bir başka dünyayı yansıtıyor. Mağaranın sonunda, tavan yüksekliği 35-40 metre, derinliği 5-47 metre olan bir göl var. Denizden 240 metre uzaklıktaki göl, denize bağlanıyor.
Uzmanlar mağaranın 4. Zaman (Kuvaterner) başında, buzul sonrası döneme geçişte, Akdeniz’in 70 metre yükselmesiyle oluştuğunu, mağaranın son kısmının deniz altında kaldığını söylüyorlar.
Görmeyene yazarak anlatmak zor. En iyisi imkânınız varsa Aydıncık’a gidiniz. Otel, pansiyon imkânları var. Sahil şeridi kumsal. Denizi tertemiz.