Soma’da 301 madencinin ölümüne o kadar üzüldük ki, bu madencilerin çıkardıkları kömürün nerede kullanıldığı ile, ve de ne işe yaradığı ile pek ilgilenemedik.
Soma’da çıkarılan kömürü “Soma Elektrik Üretim ve Ticaret AŞ” (SEAŞ) elektriğe çeviriyor.
Soma’da kömür olduğu 1913 yılından beri biliniyordu. Soma kömürü sadece yakacak olarak kullanılırken 1953 yılında Bakanlar Kurulu Soma’da 2 x 22 MW gücünde bir termik santral (kömür yakarak elektrik üretecek santral) kurulmasına karar verdi. İlk bölümü 40 milyon dolara bir Fransız firması inşa etti.
Sanayi ve ısıtmada kullanılamayan kalitesiz kömürlerin değerlendirilmesi arayışında yeni yatırımlarla santrala yeni üniteler eklendi. Birinci ünite 1981 yılında, 2’nci ünite 1982 yılında, 3’üncü ve 4’üncü üniteler 1986 yılında, 5’inci ve 6’ıncı üniteler 1992 yılında devreye girdi.
Soma kömürü kaliteli değil
SEAŞ santralının özelliği düşük kaliteli (kalorisi düşük, kül oranı yüksek, rutubetli) kömürleri yakabilmesidir. Santralın 2x22=44 MW gücündeki üniteleri 3500 kcal/kg kalorili, % 27 küllü ve % 22 rutubetli, 4x165 MW gücündeki 1 - 4 üniteleri ise 2400 kcal/kg kalorili, % 32 küllü ve % 21 rutubetli, 2x165 MW gücündeki 5-6
Dondurma besleyici bir gıdadır. Gerçek dondurma, sadece sütün saleple karıştırılması ve toz şeker ilavesiyle hazırlanır.
Ne var ki sanayi dondurmaları farklı katkı maddelerini içeriyor. Yabancı ve yerli gıda mevzuatı o kadar karışık hale geldi ki, “neyin gerçek dondurma olduğunu, neyin katkılı olduğunu” tüketici anlayamaz hale geldi.
TMMOB Gıda Mühendisleri Odası‘ndan Sayın Sedat Kuru’nun dondurmayla ilgili bilgi notundan yararlanarak sayın okuyucularıma ambalajlı dondurmalar hakkında bilgi vereceğim. Gıda mevzuatına göre piyasada “dondurma” diye satılan içeriği ve yapısı farklı 2 ürün var:
(1) Gıda mevzuatına göre dondurma, ”tat ve çeşidine göre süt ve veya süt ürünlerini, içme suyu, şeker ve izin verilen katkı maddelerini bulunduran, salep, yumurta, yumurta ürünleri, aroma maddeleri ve çeşni maddeleri gibi bileşenleri içeren yumuşak halde ya da sertleştirilerek tüketime sunulan“ üründür.
Çok sayıda katkı kullanılıyor
Gıda mevzuatına uygun olarak tüketime sunulan (piyasada satılan) ünlü dondurma markalarından ikisinin ambalajlarının üzerinde ufak harflerle yazılan katkı maddelerini bilgi için sayın okuyucularıma aktarıyorum: (1) En fazla pazar payı olan ürünün
Merkez Bankası dün “Bir Hafta Vadeli Repo İhale Faiz Oranı”nı yüzde 10.0’dan yüzde 9.5’e indirdi.
Merkez Bankası faizi neden indirir, neden yükseltir?
- Esas itibariyle ekonomiyi canlandırmak veya yavaşlatmak için faizle oynar.
- İçeride döviz fiyatındaki oynaklığa müdahale etmek için faizi indirir, yükseltir.
- Yurtdışından döviz girişini artırmak veya yavaşlatmak için faizi değiştirir.
- Hükümetin, politikacıların beklentilerini cevaplamak için faizi indirmek zorunda kalabilir.
Politikacıların beklentileri dışında, ekonomik şaftlar şu günlerde faiz indirimini gerekli kılmıyordu.
Güven Sak, olanı biteni çok iyi izleyen bir iktisatçıdır. O yazdı: “Ankara’da şekerleme üreten bir firmanın yetkilisiyle sohbet ediyordum. Bir ara konu üretimin nasıl yapıldığına gelince, ‘Vallahi’ dedi, ‘Biz bu şekerlemeleri Çin’de ürettiriyoruz. Oradan konteynere koyuyorlar. 2.5 ayda fabrikaya geliyor. Ambalajlayıp piyasaya sürüyoruz.’ Ben cevap olarak yalnızca ‘Yok artık’ dediğimi hatırlıyorum. ‘Şekerleme yahu... O da Çin’den?’ diyebildim. O cevapladı: Ucuz ama!..”
Çin’den ithalat 2. sırada
2013’te ithalat için en fazla döviz ödediğimiz ülke Rusya oldu. Rusya’dan 25 milyar dolarlık ithalat yaptık. Çünkü Rusya’dan gaz alıyoruz. İkinci sırada Çin var. Çin’den 24.6 milyar dolarlık mal aldık.
1998’de Çin 15’inci sırada idi. 2003’te 9’uncu, 2008 yılında 3’üncü sıraya yükseldi. 2011 yılından bu yana ikinci sırada.
Çin’den çok alıyoruz. Az satabiliyoruz. 2013 ihracatımız 3.6 milyar dolar. Dış ticarette açığımız 21 milyar dolar. Cari açığımızın üçte biri...
Çin’den elektrikli makine ve cihazlar, değişik makine ve aletler en fazla ithalat yapılan ürünler. Plastik eşya, demir çelik eşya daha sonra geliyor. Şaşırtıcı olan ithal ürünler Türkiye’de gelişmiş sektörlerin
Şehit ve gazi denildiğinde bizim kuşaklar Çanakkale ve İstiklal Harbi şehitlerini ve gazilerini hatırlarlar.
Bizde yerleşmiş tanıma göre, şehit, vatan müdafaası için savaşa katılan ve hayatını kaybeden ordu mensubudur.
Gazi, ise gene vatan müdafaası için harbe katılan, yararlanmadan evine dönen (muharip gazi) veya yararlanarak sakat kalan (malul gazi) ordu mensubudur.
Hadislere göre, Allah rızası için, O’nun adını yüceltmek için mücadele eden ve bu yolda canını veren kişi şehit sayılır. Bazı hadislerde vebadan ve haşarat sokmasından, karaciğer iltihabından ölenlerin, suda boğulanların, deveden veya attan düşerek ölenlerin, karnındaki cenin sebebiyle ölen kadınların de şehit sayılacağı anlatılır.
Günümüzde şehitlere ve şehit yakınlarına devlet tarafından verilen destekler nedeniyle “kimlerin şehit sayılacağı” konusu önem kazandı.
Şu günlerde Soma’da maden kazasında hayatını kaybeden işçilerimizin de şehit sayılması konusunda istekler var.
Soma yüreklerimizi yakmaya devam ediyor. 301 madencimizi kaybettik. Çok sayıda yaralı var.
Ama “Soma” yanan bir ağaç”... Geride ”orman” var... O ormandaki ağaçlar ne durumda? -
SGK tarafından yayımlanan bilgilere göre, taş kömürü ve linyit kömürü üretimi yapan 724 işletme var.
- Kömür işletmelerinin 37 bini linyit işletmesi.
- Kömür işletmelerinde 54.581 sigortalı işçi çalışıyor.
Bugün 19 Mayıs “Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı”... Yüreklerimiz Soma’da hayatını kaybeden 301 madencinin acısı ile yanıyor. Ama hayat devam ediyor. Bir yanda cenaze törenleri, öbür yanda düğünler ve doğumlar... Ve de bayramlar...
19 Mayıs önemli bir gündür. 19 Mayıs 1919, 3 yıl süren Milli Mücadele’nin başladığı tarihtir. Mustafa Kemal, 15 - 20 Ekim 1927 tarihleri arasında Ankara’da toplanan Kongre’de kısım kısım okuduğu tarihi nutkuna şöyle başlamıştır:
“1919 senesi mayısının 19’uncu günü Samsun’a çıktım. Vaziyet ve manzarai umumiye şöyle: Osmanlı Devleti’nin dahil bulunduğu grup, Harbi Umumi’de mağlup olmuş. Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş. Şerâiti ağır bir mütarekename imzalanmış. Büyük Harbin uzun seneleri zarfında millet yorgun ve fakir bir halde.”
Mustafa Kemal, manzarai umumiyeyi özetledikten sonra Milli Mücadele’nin önemini anlatır:
“Esas, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu esas ancak istiklâli tamme malikiyetle temin olunabilir. Ya istiklal, ya ölüm. Türkün haysiyeti ve izzetinefis ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa mahvolsun evlâdır! Binaenaleyh, ya istiklâl, ya ölüm!”
Doç. Dr. Murat Şeker’in yönetiminde yapılan “İstanbul Hane Halkı Yaşam Araştırması”na göre, İstanbul’da 4 nüfuslu bir ailenin aylık yaşam maliyetinin alt sınırı (2013 yılı cari fiyatlarıyla) 2.148 TL.
Normal bir yaşam için ailenin aylık gelirinin 3.570 TL, iyi bir yaşam için ise ailenin aylık gelirinin 6.356 TL olması gerekiyor.
Araştırmanın bulguları önemli. Unutmayınız, Türkiye nüfusunun yaklaşık dörtte biri İstanbul’da yaşıyor.
İstanbul’da ortalama konut kirası 845 TL. Gecekondu kalmamış gibi. Nüfusun sadece 2.2’si gecekondularda yaşarken, yüzde 82.1’i apartman dairelerinde yaşıyor. İstanbul’da müstakil konut ve villa sayısı da azalmış durumda. Nüfusun yüzde 7.5’i müstakil konut ve villada yaşarken, günümüzde moda olan “Etrafı duvarla çevrilmiş, girişi korumalı, bahçeli havuzlu sitelerde” yaşayanların oranı yüzde 8.3 olmuş.
İstanbulluların yüzde 80.7’si kaloriferli, yüzde 18.7’si sobalı evde yaşıyor.
İstanbul’da yaşayanların yüzde 12.8’inin ikinci bir konutu var.