CIA eski Başkan Yardımcısı Graham Fuller’i Türkiye de iyi tanır.
Yıllarca Türkiye kazanını karıştırmıştır.
“Kurtlar Vadisi Pusu”daki Aron Fuller onu temsil ediyordu.
Adı geçen bu CIA’cinin Henri Barkey ile birlikte yazdıkları “TÜRKİYE’NİN KÜRT MESELESİ” adlı kitabında ilginç iddialar ve bilgiler var.
Onun satırlarının yanı sıra kitabın sunuşu bile çarpıcı.
Sunuşu ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz yapıyor ve bakın yazdıklarına:
Son derece basiretli ve zeki bir şahsiyet olan Cumhurbaşkanı Özal’a 1993 yılında ölümünden bir ay önce “Ne yapmayı düşünüyorsunuz?” diye sormuştum. Cevabının özünde, ekonomik büyümenin Kürtlerin mağdur edilmiş azınlık statülerine son vererek sorunu çözeceği düşüncesi yatıyordu. Ancak Özal’ın açıklamasının çok farklı bir vurgusu vardı. Güneydoğu halkının yarısının çoğunlukla ekonomik nedenlerle zaten bölgeden göç etmiş olduğuna işaret ediyordu Özal. Yatırımcılar bölgeye gitmiyordu; ne de olsa bölgede yatırım yapmak çok tehlikeli ve maliyetli bir iştir ve Türkiye’de çok daha verimli, daha kolay imkânlara sahip sayısız yer vardır.
Özal, halkın geri kalan kısmının da bölgeden batı şehirlerine göç etmelerini sağlayacak gerçeklerin yaratılması gerektiğine inanıyordu.
Özal ne şaka yapıyordu ne de zorluklardan bihaberdi.
Yoğun göç ve engin Türk denizinde geniş bir kentli Kürt azınlığının varlığı zaten Kürtlerin bakış açılarını önemli ölçüde karmaşıklaştırmıştır. Her halükârda, hiçbir Türk hükümetinin Özal’ın yaklaşımını alenen benimseyeceğini düşünmüyorum.
.......................
Abramowitz’in satırları “acı sürpriz” oldu.
“Sürpriz...”
Çünkü yıllardır Turgut Özal’ın “Güneydoğu Türkiye ile Kuzey Irak Kürtlerini de kapsayan bir federasyonu” düşündüğüne inanmıştık.
Özal açıkça “federasyonu da tartışalım” demiş ve tozu dumana katmış değil miydi?
Hâlâ o “federasyon” söylemi Özal’ı suçlamak için kullanılır.
Oysa ABD büyükelçisini de hayretlere düşüren “Güneydoğu’daki Kürtleri batıya göç ettirmek projesinden” bahsetmiş.
Abramowitz “batı kentlerine yoğun göç ve engin Türk denizinde eriyecek, asimile olacak Kürt azınlık” mesajını veriyor.
İşte Özal’dan hiç beklenmeyen sürprizin “acı” oluşu da bu.
Osmanlı’yı Almanlarla birlikte Dünya Savaşı’na sokan ve imparatorluğun idam ipini çeken İttihat ve Terakki kafası da buydu.
İttihat Terakki, Kürtleri batıya göç ettiren ve her köyde 5 Türk’e 1 Kürt oranını hedefleyen bir uygulama başlatmıştı. Ancak sürdürmedi. İttihat Terakki’nin başları ülkeden kaçmak zorunda kaldılar.
Proje yarım kaldı.
Cumhuriyet döneminde de sürgünler devam etti. 1960 seçimlerinde DP Güneydoğu’yu silme kazanırken, adaylarının çoğu sürgüne gönderilen ailelerdendi.
Cumhuriyet döneminin en ses getiren, iz bırakan zorunlu Kürt göçüne 27 Mayıs ihtilalcileri imza attılar.
484 Kürdü tutukladılar, bölgede gücü ellerinde tutan 55 ağayı sürgüne yolladılar.
Son 20 yılın köy boşaltmaları, Kürt nüfusunun ekonomik zorluklar nedeniyle büyük kentlere, batıya akması rastlantı mı?
Bunlar bilinen şeyler.
Ama merhum Özal’ın da o kafa ile paralel düşmesi gerçekten “acı” verdi.
Artık “yeni şeyler söylemek zamanı” değil mi?
DEYYUS VE MEKSİKA “PEZO”SU...
TELEFON dinlemelerinde Uğur Dündar’a, Nedim Şener “büyük Zeus” diye hitap etmiş.
Bu espriye Uğur Dündar da “söyle Apollon” cevabını vermiş.
Telefonlar dinleniyor ya... Deşifre metninde “Zeus” olmuş “deyyus...”
Tam “trajikomik” olay.
Çok şey yazıldı ama Yılmaz Özdil’in satırları farklı.
“Kara mizah” sanatını yansıtıyor.
Milliyet okuyucularının tümü Hürriyet de almıyor elbette.
O nedenle Yılmaz’ın yazısından son paragrafları yansıtıyorum.
..............................
Halbuki, Zeus ile deyyus arasındaki etimolojik bağlantı sıfır... Kavat manasında kullanılan deyyus, Farsça... Zeus ise, Latince tanrı anlamına gelen Deus’un Yunanca telaffuzu, zdeus.
*
Arkeoloji müdürünün Zeus’u Deyyus’a benzetmesi... “Pezo” kullanılıyor diye, ahlak polisinin Meksika Büyükelçiliği’ne baskın yapması gibi bi şeydir.
*
Bu arkadaşların dünyasında, yetiştiriliş tarzlarında, gerçeklere aykırı alternatif tarih yazma çabalarında... Kültür budur.
*
Ve, heykellerin yıkıldığı, sanatın içine tükürüldüğü bi ülkede, Zeus’un deyyus, Nedim’in terörist kabul edilmesi normaldir. Sen bak, Apollon için yakalama kararı çıkarmasınlar.
..............................
Mizah budur işte...
Hele “pezo” anlamına gelen “deyyus”tan Meksika para birimi “pezo”ya geçiş yapması ve ahlak polisinin Meksika Büyükelçiliği’ni basması gibi bir fantezi!..
Güldürdü ağlanası hallerimiz...