AIPAC (Amerikan-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi) hiç kuşku yok ki Kongre üzerinde en güçlü lobi kuruluşudur.
AIPAC’ın yan kuruluşu PAC siyasi eylem komitesidir. Sınırsız fon toplama gücüne sahiptir. Desteklediği adayların seçim harcamalarına, reklamlarına mega katkıda bulunabiliyor.
Ayrıca sinema, müzik, TV, gazete, banka imparatorluklarına Yahudi Amerikalıların etkisi tartışma götürmez…
O halde, son söz…
2024 Temmuz’unda ABD Temsilciler Meclisi üyelerinin tamamı, 35 senatörlük için seçim var. Kasımda ise Başkanlık seçimi…
Seçimler yılı 2024’te, ABD’nin yönetimi de muhalefeti de, geleceğin iktidar adayı da “Amerika’daki İsrail’i” karşısına alamaz.
Ve…
HEDEF 4. SINIR
Netanyahu ve Savaş Kabinesi’ndeki aşırı sağ bakanlarıyla koalisyon ortağı şahinlerin kesin ortak hedefi “Refah’ın Mısır’a olan sınırı.”
Gazze’nin diğer üç sınırı zaten İsrail’in -net- kontrolünde. Bu dördüncü sınır da ele geçerse, Hamas’ın toprağın üstünde ve de altında yaşam kaynakları kurutulmuş olacak.
İsrail bir kez daha 7 Ekim trajedisini yaşamamak için işi tam sağlama bağlamakta kararlı.
İkinci aşama Hamas askeri liderlerinin sıkışınca Refah’tan sınır ötesine geçip, sonra geri döndükleri kanallar da artık olmayacak.
Ve son aşama…
Eğer, “Ertesi Gün (Tre Day After)” denilen formül gerçekleştirilirse… Yani “Batı Şeria ve Gazze’yi kapsayan bir kendine özgü bir devlet benzeri Filistin yönetimi konuşulmaya başlanacaksa bunun ilk şartını “kesinlikle silahtan arındırılmış olmak” teşkil edecek.
Bütün sınırları İsrail kontrolü altında
kalacak bir Gazze “silahtan arınmanın
güvencesi” olarak görülüyor.
“Böyle bir Gazze’de varlığının kökü silah olan Hamas’ın toprağa tutunma şansı kalmaz” hesabı yapılmakta.
Sonuç…
Gerçi Mısır, “Refah’tan kendi topraklarına açılan tünelleri kapatan bir yer altı duvarı ördüğünü, fiziksel bariyerleri güçlendirdiğini, daha fazla gözetleme kulesi ve kameralar koyduğunu” sık sık vurgulamakta ama bu iddia “gerçeği” yansıtıyor mu? Çok şüpheli.
Bir “force majeur” durum olmazsa İsrail Refah’ı da yutmakta kararlı… BM soruşturması, Uluslararası Adalet Divanı yargılaması ve “suyuna tirit” yaptırımlarla İsrail’in önünü kesmek ihtimali “yok” denecek kadar zayıf…
MISIR FAKTÖRÜ
Mısır ile İsrail arasında 1979’da imzalanan barış anlaşmasına göre her iki ülkenin ortak sınırlar yakınına konuşlandıracağı asker sayısı sınırlı.
Refah’ın, İsrail tarafından işgaline Mısır’ın “tavrı” ne olur?
O tavır İsrail’i engelleyecek “force majeur” mü?
İsrail yetkilileri Wall Street Journal’a “Refah’a bir askeri operasyonu Mısır’la koordinasyon halinde gerçekleştirmeye çalışıyoruz” dediler.
Şöyle noktaladılar:
“Şu anda, yakın vadede ve önümüzdeki birkaç
10 yılda güvenlik sorunları nedeniyle İsrail’in Gazze sınırlarının hepsini kontrol etmesi gerekiyor.”
Sadece askeri değil ekonomik nedenlerle de Refah tünelleri, Gazze’nin damarları…
Mısır’dan tünellere arabalarla taşınan silahların ötesinde motosikletlerle “fast food teslimatları” bile yapılmakta.
EFSANE MAKİNE
Peki ABD neden İsrail’i engelleyemiyor?
Arap Dünyası için Demokrasi Kuruluşunun direktörü Jarrar bir araştırma yaptı.
Alıntılar yapayım.
“İsrail çok iyi yağlanmış bir makine inşa etti. Gazze’de dökülen bunca kanın ortasında bile hem iç ve hem de uluslararası baskılara dayanabilecek müthiş güçte.”
ABD’ye göre İsrail “sıkıntılı bir müttefik, kırılmaz dost ve devlet olarak bir mucize….”
2008 tarihli bir ABD yasasının tarihte eşi yok.
Bu yasa “İsrail’in niteliksel olarak askeri üstünlüğü korumasını zorunlu kılıyor.
ABD’nin en gelişmiş askeri teçhizatlarından İsrail’i bu yasa gereği yararlandırıyor.”
İsrail 14 Mayıs 1948 gece yarısı bağımsızlığını ilan etti.
Dönemin ABD Başkanı Truman bu yeni devleti sadece 11 dakika sonra tanımıştı.
Önceleri ilişkiler zayıftı.
Nitekim, 1948 Arap-İsrail savaşına girerken ABD iki tarafa da “silah ambargosu” uyguladı.
1960’lar dönüm noktasıdır.
Başkan Kennedy, İsrail’e “savunma füze sistemi” verdi.
İki ülke arasında ilk stratejik askeri ilişki kuruldu.
1960’lar sonlarında ABD İsrail’e tanklar, bombardıman uçakları ve diğer ileri teknoloji saldırı silahları sağladı.
İsrail, soğuk savaş yıllarında Sovyetler Birliği’nin Arap dünyasındaki etkisine karşı önemli stratejik müttefik olarak görülüyordu.
Sonrasında ise İran tehdidine karşı -nükleer silaha da erişmek üzere olan- İsrail, ABD için satranç tahtasındaki “vezir” değerinde.
Harvard Üniversitesi’nden Prof. S. Walt’ın değerlendirmesi şöyle:
ABD ile İngiltere’nin çok özel ilişkisi olduğu inancı yaygındır. Oysa ABD’nin İsrail’le ilişkisi daha sıkıdır.
İsrail, dünyanın en zorlu ve değişken bölgesinde batı için stratejik ve istikrarlı, bir varlık. Öyle ki… Yıllar önce henüz genç bir senatörken Biden “İsrail o kadar önemli ki, kurulmamış olsaydı bile bizim kurmamız gerekecekti” demişti.
ABD gözünden “İsrail, Orta Doğu’nun ABD ile aynı değerleri paylaştığı Batı standartlarında tek ileri demokrasisi…”
Ama insan hakları açısından bu algı yıpranmakta. ABD desteği daha ne kadar sürebilir?
California Üniversitesi araştırmasındaki öngörü kısa ve net:
“Gazze’deki çatışma ne kadar uzarsa Biden yönetiminin dünyadaki duruşu o kadar zayıflayacak.”