Haftalardır hatta aylardır Paris’te ve Fransa’nın büyük kentlerinde “sarı yelek fırtınası” esmekte.
10 binler-100 binler hafta sonları kentlerin büyük meydanlarına, caddelerine akıyor ve siyasi iktidarı protesto ediyordu.
Katılım azalsa da sürüyor.
Protestolar öncelikle ekonomiye odaklı.
.......................
“Sarı Yelekliler” ilk haftalarda sempatik göründü.
Her otomobilin bagajında bulunması gereken zorunlu, fosforlu sarı yelekler giymeleri ilginç görünmüştü.
KİTAPTAKİ Alice 11 yaşındaydı. Tavşan deliğine düşmüş, derinlere yuvarlanarak “harikalar diyarına” ulaşmıştı.
Zorlu Performans Center’da izlediğim Alice ise 18 yaşında. Tavşan deliğine düşerek değil, bilgisayar ekranından açılan boşluğa düştü, derinlere yuvarlanarak harikalar diyarına ulaştı.
Kitaptaki Alice “Lewis Carroll mahlasıyla yazan Oxford’lu matematikçi papaz ve fotoğrafçı Charles Lutwidge Dodgson’unders verdiği okul dekanının küçük kızıAlice Liddell” idi. Alice Harikalar Diyarı
kitabını bu kız için yazmıştı.
Zorlu’daki ilk gecesinde izlediğimiz Alice Harikalar Diyarı’nda adlı oyundaki Alice ise Serenay Sarıkaya... Gene çok başarılı.
....................
Bu kitap 174 dile çevrilen, edebiyat
1950’de CHP Genel Seçimleri kaybedip iktidarı DP’ye (Demokrat Parti) devretmeden önceki yıllar...
Son İstanbul Valisi Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay.
Çok kısa boylu olduğu için ufak rakı şişelerine “Fahrettin Kerim Gökay” denirdi.
“Ver bir Fahrettin Kerim!..”
Ve o yıllarda yıldızı parlamış olan sanatçı Celal Şahin akordeonuna eşlik eden mizahi taşlama müziği yapardı.
Taşra aksanıyla...
Yanlış tartışı
Yunanistan Başbakanı Çipras’ın Türkiye gezisi için yorumumu yazının son satırlarında yansıtacağım.
Çünkü...
Önce “Yunanistan-lının Türk ve Türkiye psikolojisini” iyi okumak gerekir.
Başlayalım...
....................
1970’li yılların sonlarıydı...
Abdi İpekçi Milliyet’in Genel Yayın Yönetmeni’ydi.
Onun girişimiyle Türk ve Yunan basını arasında diyalog kurmak ve böylece toplumlara yakınlaşma algısı oluşturmak çabasındaydık.
Senato, Trump’ın Suriye’den çekilme kararına “karşı tavrını” net koydu. Acaba bir “oyun” mu?
Stratejist Em. Gen. Naim Babüroğlu bakın ne “oyunlar” anlatıyor.
Özetle yansıtıyorum...
CIA’nın Libya operasyonu
1981 Ocak ayında, CIA’ya Libya lideri Kaddafi hakkında bir şeyler yapması söylendi. CIA, Libya operasyonlarını bu ülkenin sınır komşusu Çad üzerinden yürütmeye karar verdi. Çad’ın Savunma Bakanı’yken yönetimle ters düşen ve iki bin savaşçısıyla Batı Sudan’a geçen Habre seçildi. ABD, sırf Kaddafi’nin düşmanı olduğu için Habre’yi desteklemiş ve 1982’de Çad’da iktidarı ele geçirmesini sağlamıştı. Oysa ABD halkı, Çad adında bir ülkenin varlığından bile habersizdi.
Afganistan ve El Kaide
CIA, 1980’de Afgan mücahitlerini Sovyetler’e karşı silahlandırırken, Usame bin Ladin’i isyana destek sağlayan zengin bir Suudi Arabistanlı olarak tanımıştı. Ulusal Güvenlik Danışmanı Brzezinski, Afganistan’daki radikal unsurları silahlandırma görevini üstlendi. Brzezinski, ABD silahlarını Usame bin Ladin’e bizzat kendisi teslim ettirdi. Bu sayede, CIA Ruslara kendi Vietnamlarını yaşatmayı başardı.
Son Sovyet askeri, Afganistan’ı 15 Şubat 1989 tarihinde terk etti, ancak CIA silahları bu ülkeye akmaya devam e
Acaba bundan 30 yıl sonra yerel seçimlerde belediye başkan adayları halka neler vaat edecek?
Öylesine baş döndürücü bir hızla değişiyor ki her şey...
....................
Emre Sayer 2048 yılında geçen (geçecek) bir roman yazmış:
“2048-GELECEĞE HAZIR MISIN?”
Birkaç satır...
“Erol, sanırım her şey hazır” dedi Mimi.
Sabah yaklaşık 2 hafta sürecek Türkiye seyahatine çıkıyordum.
31 Mart Yerel Seçimlerini etkileyebilecek iki katsayıdan söz edebiliriz.
Bir... “Fiyatlar...”
İki... “Dış politika...”
..................
Ekonomide etiketleri değiştirebilecek gelişmeler görünmüyor.
En azından nisana kadar bir “stabilizasyon” algısı var.
Buna karşılık dış politikada -Trump’tan her an gelebilecek iyi ya da kötü çalımlar bir yana bırakılırsa- AK Parti iktidarının lehine bazı işaretler var.
3 Şubat 2019 tarihli Şarkul Avsat gazetesi önemli bir iddiada bulundu:
Şeffaf Oda’da
konuklarım
Azra Kohen ve Dolunay Obruk.
Azra Kohen çok satan “Fi, Çi, Pi, Aeden” kitaplarından sonra yeni kitabıyla Şeffaf Oda’da... 100 bin baskı yapan yeni kitabı bir günde tükendi, hemen ikinci gününde100 bin baskı daha yaptı.
Kohen “Gör Beni İki Devrin Hikâyesi” adlı bu kitabında “birleşmenin, biz olmanın” gücünü anlatıyor.
“Birileri bizden fırtına bekliyor, onlara gökkuşağı vermeye hazır mısınız?” diye soruyor.
Roman, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında başlıyor. Selim bir Osmanlı torunudur. Sadrazam çocuğudur. Cumhuriyet’e karşı öfkeyle doludur.
Ülkü ise Cumhuriyetçi’dir. Kurtuluş Savaşı’nda babasını ve ağabeyini kaybetmiştir.