TÜRKİYE-ABD ilişkilerinde ilk “buzul çağı” tarihe “Johnson Mektubu” olarak geçmişti.
Başkan Johnson 1960’lı yıllarda dönemin başbakanı İsmet İnönü’ye son derece kaba hatta “terbiyesizce” denebilecek bir mektup yazarak, “Türkiye’nin Kıbrıs’a askeri bir harekâtına” karşı tavır koymuştu.
Hürriyet’in Ankara Temsilcisi merhum Cüneyt Arcayürek’e sızdırılan bu mektup manşetten yansıtıldı, kıyamet kopmuştu.
İlk kez ABD’nin Ankara’daki büyükelçiliğine 10 binler yürümüş, binayı çevreleyen yeşil çimlere girmişti.
Çiçeği burnunda bir gazeteci olarak bu olayı izlemiştim.
Celal İnce’nin “ABD-Türkiye dostluğunu” işleyen “Washington’la Ankara, San Francisco ile İzmir... Benzerler birbirlerine... Doyulmaz güzelliklerine” şarkısı kulaklarımızda çınlayarak yetişmiş bir nesildik.
Gözlerime inanamıyordum.
İnönü Türkiye’nin tepkisini “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye orada yerini alır” seslenişiyle duyurmuştu.
İki ülke arasında bu bir “tarihi kilometre taşıydı.”
....................
Sedat Ergin dün Hürriyet’teki gerçekçi analizinde, Başkan Trump’ın son “Türkiye ekonomisini çökertiriz” tweet’ini bu kaba hatta terbiyesizce “Johnson Mektubu” üslubuna benzetti.
Haklıydı.
Genel beklenti gene bir “Johnson mektubu sonrasının buzuluydu.”
....................
Ancak...
Akşam saatlerinde Erdoğan’la Trump arasındaki “telefon görüşmesi” sonrası beklentiler ve kaygılar bir sürprizle evrildi.
Öyle görünüyor ki...
Güney sınırımız boyunca Suriye topraklarında 20 mil (32 km) derinliğinde bir “güvenli bölge” çözüm formülü olarak tarafları yaklaştırmakta.
Cumhurbaşkanı Erdoğan daha Suriye sorununun başlarında bu “uçuşa kapalı güvenli bölge” formülünü ortaya atmıştı.
Şimdi...
Başkan Trump da bu formülü telaffuz etmiş bulunuyor.
.....................
Nasıl bir “güvenli bölge?”
Tanımı önemli.
Erdoğan bu formülü ortaya attığında TSK ve onun güdümündeki ÖSO’nun güvenliğini sağlayacağı bu tampon bölgeden PKK /YPG çıkarılacaktı.
Bölgenin PKK/YPG tarafından zor kullanılarak uzaklaştırılan asli nüfusu -Türkiye’ye sığınmak zorunda kalan Kürt ve Araplar dahil- geri getirilecekti.
Peki...
“Güvenli bölge” için Trump’ın “tanımı” nedir?
“TSK’nın olmayacağı bir güvenli bölgede koalisyon güçlerinin emniyeti sağlayacağı... İleride, önce 6 bin Roj peşmergesi diye anılan, Irak’ta yetiştirilen ve halen orada olan Suriye Kürtleri ile Arap NATO’su etiketli Mısır, Suudi Arabistan, Körfez Emirlikleri kuvvetleri” mi?
Türkiye ise “TSK’nın da aktif rol alacağı koalisyon güçlerinin” bu güvenli bölgede emniyeti sağlayabileceği görüşünde.
PKK/YPG/ SDG’nin kesinlikle bu 20 millik güvenli kuşağın güneyine gönderilmesi “ön koşul...”
....................
Türkiye ve ABD teknik ve askeri düzeyde bu konunun görüşülmesi ve ortak formülün oluşturulması iradesini telaffuz ettiler.
Ne sonuç alınır?
Göreceğiz...
Ancak...
Bu son gelişmeyle “TSK’nın Fırat’ın doğusuna harekâtının bir süre askıya alındığını” söyleyebiliriz.
Trump ilk hamlesini “ABD’yi Suriye’den çekiyorum”diyerek yapmış ve TSK’nın olası askeri harekâtını öteletmişti.
Şimdi...
İkinci öteletme hamlesi “güvenli bölge!”