23 yıllık Türkçe öğretmeni Ertan Karataraklı, deneyimlerini kendine has yöntemlerle harmanladığı okulunda, başarının yolunu açıyor “Akademik başarısı ve yeteneği olan öğrenciler yetiştiriyoruz” diyor.
1998 yılında üniversiteye hazırlanan gençlere özel ders vermeye başlayan ve zaman içinde ailelerden gelen “Matematikçi de, kimyacı da sizin gibi olsun” isteği doğrultusunda bu alanlardan öğretmenleri öğrencileriyle bir araya getiren Ertan Karataraklı, bir oda, bir salon yer de başladığı serüvenine kurduğu okul ile devam ediyor. “Ömrümün yarısını bu işte geçirdim. Artık bir çocuk karşıma geldiğinde onu okuyabiliyorum” diyen Karataraklı; Sevinç’li Sohbetler’de öğrencilere, ailelere ve öğretmenlere tavsiyelerde bulundu, ‘Sadece okul’ sloganıyla verdikleri eğitimi anlattı.
- Herkes sizin Karataraklı okulunu konuşuyor. Her bir öğrenci ile birebir ilgileniyor muşsunuz?
Burası butik bir okul, sınıflar 12 kişilik, toplamda da 250 öğrenci var. 250 öğrenci sayısı da bizim birebir ilgilenebileceğimiz bir sayı. Her öğ rencinin kayıtlarını tek tek ben alıyorum. Önce öğrencilerle ön görüşme yapıyorum. Milli Eğitimin verdiği müfredat var. Ancak biz bunu kendimize göre yorumluyoruz. Mesela bir çocuk 10. sınıfa geldiğinde müfredat 9. sınıfa dönme diyor. Biz ise öğrencilerimize bir önce ki dönemlerin tekrarlarını yaptırıyoruz, böylece hiçbir şey unutmadan son sınıfa gelebiliyor. Ben çocuklarımı bu kurumun dışında başka bir yere emanet etmek istemiyorum. Okul tek başına her şeye yeter. Sloganımız ‘sadece okul’
‘Öğrenci, okulda mutlu olmalı’
- Bu görüşmedeki kriterleriniz nelerdir?
Şu üç özelliğe bakıyorum; özgür olacak, her şeyi sorgulayacak, öğrenmeye açık olacak. Bir öğrenci için üç hedefim var; akademik başarısı olsun, bir yeteneği keskinleşsin ve iyi bir insan olsun.
- Eğitim sisteminiz aslında geleneksel yapının dışında
Nasıl bir eğitim almak isterdim, çocuklarım nasıl bir eğitim alsın isterdim sorularının cevabınu bu okulda veriyorum. 23 yılda öğrencilerin okullarıyla ilgili şikayetlerini de dinledim. Çocukların okulada olmaktan mutlu olmasını sağladım.
- Gençlerin okullarıyla ilgili en çok yakındıkları nelerdir?
Öğretmenlerin çok agresif olduğunu, kendilerini notla tehdit ettiğini, okulun kurallarla iç içe bir yer olduğunu, herkesin asık suratlı olduğunu, anlamadığı konuyu bir daha anlatacak birini bulamadığını söylüyorlar. Bu okulda tüm bu sorunların üstesinden gelindi. Sınıfların oraya listeler asıyoruz. Çocukların adları var, yanlarında dersler var. Hangi dersten sorusu varsa ya da bir daha dersi dinlemek istiyorsa oraya tik atıyor. Biz o hafta içinde o çocuğa gidip istediği dersi alabileceği tarih ve saatini veriyoruz. Buraya gelen öğrenci dışarıda bir matematikçi, fizikçi aramamalı. Çocuk ne alacaksa okulda almalı. Öğrenciler her ne yapmaları, öğrenmeleri gerekiyorsa burada halledip, eve gidiyorlar.
- Üniversiteyi çok ön planda tutuyorsunuz öyle değil mi?
Evet, çünkü bu ülkede lisenin temel amacı çocuğu üniversiteye götürmek. Bizde sistem şu şekilde, 9. sınıfta akademik taraf yüzde 40, 10. sınıfta yüzde 50, 11. sınıfta yüzde 60, 12. sınıfta ise yüzde 80. 12. sınıflar çok yoğun çalışıyor, onların katları ayrı, etüt odasında akşama kadar vakit geçiriyorlar. Bizde işlenen her konudan sonra 20 soruluk testler yapıyoruz. Bu sınav sonucunda başarısı yüzde 70’in altında ise o çocuklara hafta sonu o konuyu tekrar çalıştırıp, tekrar anlatıyoruz.
- Sınav sistemimiz çok eleştiriliyor…Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Üniversite sınavı hayata bir geçiş. Gerçek hayatta da böyle değil mi? Bazı şeyler sadece bir kere ve bir andır. Tek şansımız vardır. Biz gençlere bunu öğretiyoruz. Üniversite sınavı genç için bir törpüdür. Hayatta ne varsa hepsini bu süreçte görüyor. Yeni bilgiler var, kazançlar var. Hayatta bazı kararları bir anda verip, bir anda yapmanız gerekebilir. Dünyanın birçok ülkesinde bu şekilde eleme yapılıyor. Bu yolculukta sabrı, emek vermeyi öğreniyor. Bir şey uğruna savaşmayı öğretiyoruz.
Öğretmene düşen görev
- Sınav döneminde nelere dikkat edilmeli?
Aileler bu süreçte agresif bir çocukla karşı karşıya kalacak. Çocuğun inişli çıkışlı bir sevinçli bir üzgün döneminde aile hep yanında olmalı. Öğrenci çalışması için yalnız bırakılacak ama hep desteklenecek. Öğrenciler ise sabırlı ve azimli olacak. Bir karar verecek, neden çalışıyorum, ne için çalışıyorum, geleceğim için nelerden kendimi mahrum bırakacağım? Benim önerim, her hafta her dersi mutlaka çalışıp tekrar etsinler.
Öğretmenler de öğrenciyi kendi çocuğu gibi görmeli, bazı notları mazur görüp tüm emeğini onun geleceği için kullanmalı. Biz bu çocuğun gelecek beklentisi ile evimize ekmek götürüyoruz. Sabırlı olmalılar, kendilerini geliştirmeliler, idol olmalılar.
Her çocuğa özel profil
- Peki bugüne kadar yetiştirdiğiniz öğrencilerinizin üniversiteyi kazanma yüzdesi nedir?
Benim öğrencilerimin tamamı üniversiteyi kazanır. Yüzde 64’ü ilk günkü hedefine ulaşır. Her çocuğa geleceği ile ilgili bir profil hazırlıyorum. Bu profile göre kendini kıyaslayabileceği veriler oluyor. Her hafta her öğrenciyi bu verilere göre değerlendiriyorum. Neler uygun değilse ona göre yapılandırmaya gidiyoruz. Hedefi kendi sınırlarının çok dışında ise yönlendirme yapıyoruz. Her gelen öğrenciyi daha önceki yıllarda kendisiyle aynı hedefi olan ve tutturmuş öğrenci ile ikizliyorum.