İzmir Senfoni Orkestrası ve Kahtalı Mıçe bir araya geldi, tarih hayat buldu, kültürler yeniden yeşerdi
Adıyaman’da, Nemrut Dağı’nın eteklerinde, Kahta’da Cendere Köprüsü altında İzmir Senfoni Orkestrası ve Kahtalı Mıçe bir araya geldi. Muhteşemdi. Hakan Şensoy’un şefliğinde senfoni ete kemiğe büründü, Kahtalı Mıçe’nin yürek sesiyle okuduğu şarkılar, şiirler gelenleri coşturdu. Bu müthiş organizasyon Küratör Nihat Özdal’ın Kommagene Bienali önderliğinde ve organizatör Ebru İlter’in liderliğinde gerçekleşti. Bu tarz projeler ile tarih hayat buluyor, kültürler yeniden yeşeriyor. Sevinç Pastanesi Sohbetleri’nde organizasyonu gerçekleştiren bu değerli iki insanla sohbetimi gerçekleştirdim
- Adıyaman’daki organizasyon doğu ile batının sanatla buluşmasında çok hoş bir etkisi oldu. Fikir nasıl oluştu?
EBRU İLTER: Bienali yapan arkadaşım küratör Nihat Özdal ile bu projeye karar verdik. Doğu-Batı sentezini ortaya çıkaracak bu özel konser beni de çok heyecanlandırdı.
- Peki, devamı gelecek mi?
Biz 2007’den beri kültür-sanat projeleri planlıyor ve hayata geçiriyoruz. Bu konserimizi İstanbul, İzmir ve Adana’da yapıyoruz. Tarihler netleşince seninle paylaşacağım zaten… (Konserimizin uğurusun diyor gülüyor)
- Bugüne kadar birçok etkinlikler yaptın. Atölye Yaşam neler yapıyor?
Atölye Yaşam Pr ajansıdır. 2017 yılından beri şirketlerin ve konunun halkla iletişim başlığıyla oluşturduğumuz stratejiler doğrultusunda kültür, sanat etkinlikleri, festivaller, konserler, lansmanlar organize ediyoruz. Yaptığım işi çok severek yapıyorum çünkü sanat, edebiyat hayatımda çok önemli yer tutuyor.
İlk gastronomi sergisi
- Nihat Bey yaptıklarınızla, ortaya koyduklarınızla yelpazesi o kadar geniş bir insansınız ki röportajı tek bir başlık altında toplamakta zorlanacağım. İlk olarak küratörlüğünü üstlendiğiniz Kommagene Bienali’nden bahsetmek isterim…
NİHAT ÖZDAL: Kommagene Bienali bu sene ilk defa kapılarını açtı. Bienale giden süreç Fırat Nehri’nde karşılaştığım kimsesiz adalarla başladı. Nevali Çori açıklarındaki bu adalar üzerinde ne bir ağaç ne de yerleşim vardı. Pandemi nedeniyle insanların evlerine kapandığı ve gelecek ile ilgili soru işaretlerinin yoğunlukta olduğu bir dönemdi. Bu adalar üzerinde sanatçıları ve yazarları ağırlayıp salgından uzak sanatsal üretimler için yeni bir merkez kurmaktı hayalim. Adaların da içinde olduğu alan tarihi Kommagene İmparatorluğu toprakları, böylesi zengin bir tarihi referansla biraz da Samsatlı Lukianus’tan ilhamla “Hayali bir uygarlık kurabilir miyiz?” sorusu ile bienal girişimi başladı. Bu soruyu yönelttiğim 53 sanatçıdan da çok güzel projeler gelince yola koyulduk.
- Bienaller için genelde metropoller tercih edilirken siz Adıyaman Kahta’da yaptınız. Avantaj ve dezavantajları oldu mu?
Dünyanın neresinden olursa bir sanatçıya Nemrut ve çevresinde bir bienal yapacağız deyince hepsi çok istekli bir şekilde katılmak istedi. Ulaşım, bienalin çok geniş bir alanı kapsaması, tarihi mekanlarda yapılacak sergilemeler için hassasiyet bizi bir miktar zorladı. Ama sonuç hem orada yaşayan insanlar hem de bienali ziyaret edenler için fevkalade keyifliydi.
- Son çıkan ‘Düğmeler, Deri ve Koordinatlar’ adlı şiir kitabınız oldukça dikkat çekti. Bu kitap kendiliğinden çıktı yoksa özellikle bu başlık altında yapılmış bir çalışma mı oldu?
İlk çocukluğumdan bu yana suya yakın oldum. Yaşadığım evler de hep su kenarındaydı. Düğmeler, Deri ve Koordinatlar bir üçleme üç ayrı kitap ve birbiri ile bağlantılı. Su metaforu benim için önemli fakat bu üçlemede bundan çok daha fazlası var.
- Gastronominin çağdaş sanatla ilişkisi üzerine mekansal olarak ülkenin en büyük sergisini 2 Eylül’de Atlas Pavyonu’nda açtınız. Öneminden biraz bahseder misiniz?
İzmir Büyükşehir ev sahipliğinde bu sene ilk defa Terra Madre İtalya dışında bir ülkede ve şehirde gerçekleşti. Terra Madre kapsamında tohumların gizli dünyasına yoğunlaşan Lalehan Uysal’ın “Kurda, Kuşa, Aşa ve Göze”, Beyza Durhan ve Nadide Acar Uysal’ın “Kovan”, Cansu Sönmez, Doğukan Çiğdem, Ecem Dilan Köse, Eross Istvan, Hakan Sorar, Neda İsmail Atar, Pınar Derin Gençer, Yağmur Yıldız ve Yasin Uysallar “Meyve Tabağı” sergileri Atlas Pavyon’da yer aldı. Gastronomi alanında tarihi bir sergi oldu.
- Başka projeleriniz var mı?
Kemeraltı’ndaki galerimiz Ayzeradant’ta iki ayda bir yeni sergimiz oluyor, çok özel sergiler var planladığımız. Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli şehirlerinde de önümüzdeki aylarda yeni sergiler açacağız. “Koku” kitabım birkaç gün içinde yayınlanacak. Başka kitaplar da var yıl bitmeden. Yani farklı alanlarda yeni projeler var.