Gözde Yener Birman

Nabat Garakhanova

Bebe mavisi dümdüz bir elbise, en çok kime yakışır? Tabii ki Nabat Hanım gibi esmer hoş hanımlara! Saçlarını upuzun bırakması, bu sadelikle boğuşmadan kendi halinde bırakması ve ten rengi zarif stilettolarla olayı bitirmesi, bana sadece “stil yerini buldu” dedirtiyor.

Özge Canevi

Özge Hanım’ın siyah beyaz kombini gayet çarpıcı ve hoş! Sıfır yaka gelen dökümlü, şifon bluz, asimetrin beyaz eteği çok iyi kombinlemiş. Zımbalı ayakkabılar ise bu klasikliğe modern hava katarak Özge Hanım’ın tarzı konuşturulmuş.

Gülgem Tandoğan

Klas! Lacivert rengi resmiyeti sporlaştırabilen güzel renklerdendir. Gömlek modelli elbise belden gelen ton in ton kemer detayı ile zarifleştirilmiş. Etekte kemerden oluşan volanlar hoş bir hava vermiş. Topuklu ayakkabılar tarzı ortaya çıkarmakta etken olmuş.

Meral İnci Zaim

Projelerini ‘müzik’ çatısı altında toplayan Muharrem Dayanç, 13 Eylül Çarşamba günü 35 kanaat önderi kadını ‘Karışamazsınız’ defilesiyle bir araya getiriyor. Dayanç, “Kadının özgürleşmesi, tüm insanlığın özgürleşmesi demektir” diyor

Bazı insanlar koşuyor. Arkalarına hiçbir destek almadan tek başlarına inandıkları yolda ilerliyorlar. Benim diyen derneklerin, belediyelerin bile altından kalkamayacağını düşündüğü yardım amaçlı organizasyonların en çarpıcılarını, kendi başına başarıyla yapıyor Muharrem Dayanç. Şiddete maruz kalan kadınlar için kolları sıvadı, 13 Eylül Çarşamba günü 35 kanaat önderi kadını ‘KARIŞAMAZSINIZ’ defilesiyle bir araya getirecek. Sevinç Pastanesi Pazar Sohbetleri’nde bu hafta Muharrem Dayanç’la yaptığımız bu samimi sohbette, toplumsal duyarlılıktan, bireysel çabalarla yapılan organizasyonların perde arkasından yaşanan dramlara kadar birçok şeyi konuştuk. Desteğiniz her şeydir... İyi pazarlar...

- Çok anlamlı organizasyonlar yapıyorsun. Asıl ne iş yaparsın? Kendinden bahsetmeni istiyorum...

Öncelikle çok teşekkür ediyorum Gözdecim sana ve Milliyet gazetesine duyarlılığınızdan dolayı. Ben İzmir’de doğdum büyüdüm, Balçova’da yaşıyorum. Müzik eğitmeniyim ve müzik

FİLİZ ECZACIBAŞI:

Ne kadar hoş, ne kadar klas! Dümdüz siyah bir kombin, ancak bu kadar çarpıcı hale getirilebilir. Belden bağlanan deri püsküllere, verevine ve dökümlü gelen kumaş eşlik ediyor. Ve tüm bunlara zarif bir şekilde eşlik eden zarif stilettolar... Filiz Hanım’ı tebrik ediyorum!

EZGİ TAKMAZ:

Kısa, göbeği açıkta bırakan büstiyer, mini fuşya etek, yetmedi öndeki fermuar kısa tutulup hafif bir yırtmaç... Ezgi Hanım’ın hoş olan fiziğine bu kadar dekolte zorlama olmuş.

ZELİHA TOY:

Şekersiz 21 Gün’ adlı kitabı yakında piyasaya çıkacak olan Ayşin Ceyhan, bedenimizden önce zihnimizin terbiye edilmesi gerektiğini savunuyor. Bundan önce de yazdığı birçok diyet kitabıyla takipçisi oldukça fazla olan yazarın başka romanları da bulunmakta. Hatta ‘Macaron Kızı’ eseri, Ayvalık’ta bulunan Rahmi M. Koç Müzecilik’in kültür varlığı olan Sevim&Necdet Bey Kitaplığı’nın koleksiyonuna dahil edilmiş. Yaygara koparmadan ama durmadan çalışıp üreten insanları seviyorum. Bugün de Sevinç Pastanesi Pazar Sohbetleri’nde bu güzel insan Ayşin Ceyhan’la Milliyet Ege’de sizler için sohbet ettik. Keyifli pazarlar diliyorum...

Birçok kitabın var ama asıl doğru beslenme, incelme üzerine yazarak başladın bu serüvene öyle değil mi?

Evet. İlk kitabımı zayıflama üzerine yazdım. Daha çok teknik bir kitaptı. Meditasyon yoluyla diyet yapmaya çalışanlara destek olmak istedim. Kilolu olmalarının nedenlerini maddeler halinde okuyucuya sunarak farkındalıklarını artırma yoluna gittim.

Meditasyon yoluyla diyet mi var?

Evet, diyet için öncelikle zihni eğitmemiz gerekir. Eğer zihin doğru eğitilmezse hiçbir diyet programı işe yaramaz. Kilo vermek için onlarca metot var ama asıl etken olan zihindir ve onu da

EÇEV’in, Balçova’da yapılacak olan EÇEV Kız Öğrenci Yurdu’na destek ve çağdaş eğitime katkı amacıyla düzenlediği davette İzmirli hayırseverler bir aradaydı. Bu anlamlı buluşmada şıklık yüreklerdeydi...

Geçen günlerde Jade Beach Club’da Serdar Ortaç’ın sahne aldığı gecede sadece Kuşadalılar değil, birçok seyirci ile bine yakın davetli de eğlendi. Bu güzel geceye, birbirinden şık hanımlar katıldı. Ufak bir detay: Eğlenceye giderken iddialı olmak, dikkat çekmek için fazla dekolte, file, dantel gibi her şeyi bir arada kullanmak, inanın sizi daha çarpıcı değil daha basit yapar. Tabii, bu sadece eğlence ve gece hayatı için değil, her zaman için geçerli.

Tercih sizin...

REYHAN CANSU:

Siyah şort tulum kullanışlı ve iddialı bir parça. Kol ve paça bitimlerinde dantel detaylar var, ki bu varken başka hiçbir aksesuara gerek kalmaz. Dolayısıyla, çok alengirli görünen platformlu bootiler, bu kıyafete fazla kaçmış.

EVREN ŞENGÜLER:

Kısa ve dekoltesi bol bir büstiyer. Beyaz skinnyjean ama geniş yırtıkları var ve aralarından file görünüyor. Yetmedi eldivenler... Evren Hanım çok sade bir giyimle bile hoş ve dikkat çekebilecek bir hanım. Bu kadar detay, kişiyi sadece kıyafetinin arkasına saklar.

ÖZLEM GAZİOĞLU:

MELİS ASENA TURAN:

Sezonun en hit parçaları: tamamen desenli gömlek ve bol kesim pantolon veya tulumlar. O kadar rahat bir görüntü veriyor ki, buna pijama modası da deniyor. Ben, Melis Hanım’ın seçtiği desen ve rengi beğendim. Sadece bu kadar kapalı bir modele nefes aldırmak için, yakada derin bir açıklık gerekiyor.

MAİDE KURTTEPELİ:

Özgün, rahat ve estetik... Keşke herkes bu kadar rahat olabilse ve seksi ya da göze batma endişesinden uzak, sadece kendi zevki için giyinebilme ayrıcalığına kavuşabilse. Tebrikler Maide Hanım!

DERYA KARAKUZULU:

Her şey bir adımla başlıyor, ama o adımın öncesini kimseler bilmiyor. Yılların emeği, bilgisi, tecrübesi, acıları ve isyanları sonunda masaya vurulmuş yumruktur o adım. “Yeter” demenin en naif halidir harekete geçmek. İyileştirmek İyiliktir’ Derneği, uzanabildiği sorunlara çözüm olmayı hedefliyor. Cerrah Prof. Dr. Ünal Aydın’la yaptığım ve buraya sığdıramadığım dört saatlik sohbetten kendimi alamadım. Derneğin kuruluşunda başı çeken isimlerden, sevgili arkadaşım Gonca Aslan’ın vesilesiyle bu güzel mülakatı Sevinç Pastanesi Pazar Sohbetleri’nde yaptık...

Dernek kurma fikri nasıl doğdu?

ÜNAL AYDIN: Yaklaşık on yıldır özellikle kanser ve organ nakli hastalarının hem ameliyatları hem de ileri tedavileri için emek veriyordum. Hastaların çoğu “Artık tıbben yapılacak bir şey yok” denip kaderine terk edilen hastalardı. “Hiç ömrü kalmadı” dendikten sonra iyileşebilen hastalarımızla ve yakınlarıyla her zaman iletişimde kaldık, ardından büyük bir aile haline geldik. Bu büyük ailedeki ortak istek, onların ulaştığı mucizeye herkesin ulaşması yönündeydi. En iyi yol, bu büyük aileyi bir dernek çatısı altında toplamak ve bir şans daha olabileceğini herkese duyurmaktı.

Çok yoğun çalışan ve çok