Devir hesap devri" misali, hesapla "yatıp", hesapla "kalktığı" bir haftaya girmişti Galatasaray... Hazırlıklar, planlar ve programlar yapılmış, hedefler ve vaadler peş peşe sıralanmıştı... Cepheler farklı, amaç aynıydı... Yönetim, Genel Kurul için sandıkta, Sarı - Kırmızılı futbolcular da sahada terleyecekti...
Sandıkta görülecek "hesap" kolaydı. İki başkan adayı vardı ve kazanan her türlü sonuçta Galatasaray olacaktı. Öyle de oldu... Sandıklar açıldı, oylar sayıldı. Cim - Bom, lâyık olan yönetimi görev başına getirdi...
Hesabın ağırı sahadaydı. Hafta içi Şampiyonlar Ligi macerasını hüzünle noktalayan Galatasaray, "çarşıya uymayan" evdeki hesabın faturasını önüne ilk çıkana ödetme düşüncesindeydi... Bir de bu çıkan, Cim - Bom’a 44 yıllık lig tarihindeki en farklı mağlubiyeti yaşatan Bursaspor olunca maçın sonucu, sandık sonucu kadar önem kazanmıştı. Gerçi istatistiklere göre Galatasaray son 10 yıldır sahasında Bursaspor’a karşı hiç kaybetmemişti ama, 5 - 0’ın "öfkesi", eksikler ve Lucescu’nun "tribün cezası" tatsız sürprizin sinyallerini verir gibiydi.
* * *
Sarı - Kırmızılı taraftarların maçın başlamasına bir saat kala Ali Sami Yen Stadı dışında sıkıştırdığı "bir avuç" Bursaspor taraftarından soracağı "ilk hesabı" güvenlik güçleri zamanında bir müdahale ile önledi.
Karşılaşmanın 70. dakikaları. Galatasaray 2 - 1 önde, pozisyon üstüne pozisyon buluyor... Omzumda bir el... Bilgin Gökberk soruyor. "Mehmet Cansun kaybetti mi ?" Ne alaka, Bilgin bu, kel alaka... Bir - iki telefon... Gelen cevabı iletiyorum: "Üç sandık kalmış, ama Canaydın öndeymiş". Yüzünde beklediği yanıtı almanın verdiği tebessüm, sıralıyor aklından geçenleri: "Abdürrahim Albayrak’tan tüyoyu almıştım zaten. Bir saniye yerinde duramazdı... Ne gollerde hopladı, ne pozisyonlarda zıpladı. Özleyeceğiz o içten şovunu!"
Galatasaray, zor da olsa kazandı, rövanşı aldı.
İlk yarının hesabı mı ?
Sanırım başka bahara kaldı...