İşte şimdi çok daha farklı bir anlam kazandı bizim için evimizdeki bu Dünya Atletizm Şampiyonası...
Üstlendiğimiz bir dünya sınavından “yüzakıyla” çıkmanın yanı sıra, dünya kürsüsüne bir “çift” yüreği, iki muhteşem sporcuyu çıkarmanın onurunu ve mutluluğunu da yaşıyoruz artık..
Biri “öz” kızımız Aslı Çakır Alptekin, diğeri “taze” vatandaşımız İlham Tanui Özbilen. Türk atletizminin iki yeni yıldızı, gurur ve mutluluğun adı, iki aranan kanı...
Sabırsızlıkla beklediğimiz “çifte finalin” ilk sınavına Aslı Çakır Alptekin çıktı. Kadınlar 1500 finalinde “bir” koştu, “pir” koştu. Kürsü hedefini satranç ustalarını kıskandıracak akıl dolu bir taktikle yarışın ilk metrelerinden itibaren adeta rakiplerinin beynine işledi. Gücünün sınırlarını zorlayarak yarıştan kopmadan son 200 metreye kadar kendisini gizledi. Madalya yolundaki son turda nefes kesen bir depara kalktı ve finiş çizgisini geçtiğinde adını sadece atletizm tarihine değil Türk halkının kalbine de kazımış oldu. Aslı Çakır Alptekin elde ettiği bu üçüncülükle Dünya Salon Şampiyonası’nda madalya kazanan ilk kadın atlet olma onurunu da yaşadı.
Bu zaferin “sarhoşluğu” sürerken bu kez Dünya Şampiyonası için IAAF’tan özel izin alınan Kenya asıllı vatandaşımız İlham Tanui Özbilen çıktı piste. Hırsıyla, temposuyla o da kararlıydı kürsüye çıkmaya. Güçlü rakiplerine kafa tutarak startla birlikte ele geçirdiği liderliği yarışın son anlarına kadar bırakmadı. Son metrelerde Faslı rakibine geçilirken, böylesi büyük bir sınavda kazandığı gümüş madalya ile yeni ülkesine büyük bir mutluluk yaşatmış oldu.
Londra öncesinde yaşanan bu “çifte mutluluk” umutlarımızı yeşertirken, olimpiyat madalyası hedefini de daha bir pekiştirdi ve daha gerçeğe yakın bir çizgiye çekti.