Bu hafta evde hep “Attila Özdemiroğlu Besteleri” çaldı. 2016’da kaybettiğimiz bir müzik dehasının 60 yıllık sanat hayatından seçilen şarkılardan oluşan albümün alt başlığı “Müzik zaten anlatır her şeyi”. Sözlerinde Aysel Gürel’den Murathan Mungan’a, Sezen Aksu’dan Şanar Yurdatapan’a çok sayıda güçlü kalemin imzası olan şarkılar hayatımın çeşitli dönemlerine unutulmaz anılar bırakmış. Besteler ve sözler kol kola girip, kimi bir dönemin kırık acısına iyi gelmiş, kimi bir tutam yaşama sevinci olmuş.
Ama bu kez, sözlere değil, müziğe vererek dikkatimi, dinledim şarkıları. Besteleri dinledim. Albüm doğru söylüyordu, müzik zaten anlatıyordu her şeyi.
“Kalbim Ege’de Kaldı” misal. Ege, zeybek oynuyor sanki. Sonra dönüp sirtaki yapıyor. Hayata bir kere gelmişiz cümlesinin altını çiziyor. Hafifliyorum. Buzlu su içmek gibi kana kana, ağzın dilin kurumuşken. Göz kırpıyorum acısına, kederine. Geldiği gibi gider biliyorum.
Sezen Aksu’nun güzel “Firuze”si. Onun hüzünlü sesi. Kırılgan bir kadın. Acelesi olan bir kadın. Belki bu yüzden canı çok yanmış. Zaman önüne katmış Firuze’nin güzelliğini. Geriye bir avuç acı kalmış. Notalar o acının üzerinde yükselip alçalıyor. Saçlarını savurarak geçiyor yanımdan Firuze. Yola revan olmuş bir kadın. Peşine takılıp gidiyorum.
“Fahriye Abla”ya ait belli imgeler var kafamda elbet. Ama mahallenin o güzel kadınını müzik tek başına anlatıyor yine. Siyah beyaz bir fotoğraf karesinde üstündeki elbisenin çiçekleri renkleniyor. O rüya kadının başta akıl koymayan edası, yasemin kokusu gibi keskin çıkıyor müziğin içinden. Şefkatin şehveti varsa bu bir tek onda olabilir; müzik bunu fısıldıyor kulağıma. Tüm mahallelerin Fahriye Ablaları geçit yapıyorlar Dıranas’ın güçlü dizelerinde. Müjde Ar’ın büyük oyunculuğu geliyor gözümün önüne.
“Tanrım”. Hayatın karşısında gerdan kırdıran beste. Amaaan ölümlü dünya boş vermişliğinde iri gözlü bilge bir rakkas dans ediyor şarkı boyu. Üzerimdeki yükleri üfleyerek yok edecek kadar güçlü nefesi. Saçlarında Attila Özdemiroğlu’nun notaları. Hangisine bassak bir bahar dalı açıyor. Şarkının sözlerinde bir münasip
koca dileği var ama esasen bir münasip inadına yaşamak bu beste.
“Hasret”. “Sen aydınlığa ben sana hasret”. Bu besteye Aysel Gürel’in sözlerinden başkası yakışmazdı sanki. Ama hasrete de bundan daha iyi giden bir başka beste bilmiyorum. Ve elbette bu muhteşem buluşmayı kalbimizde sahneye koyan Sezen Aksu’nun sesi. Bütün hasretlerim sıraya giriyor. Olağanüstü bir koro oluşturuyorlar. Asla çalışmış değiller. Ama detone de olmuyorlar. Maestro Attila Özdemiroğlu olunca...
“Muhsin Bey”. Ne zaman duysam bu müziği, filmin etkisinden bağımsız, bir İstanbul beyefendisi gelir oturur karşıma. Açık pencereden uçuşan tüllere dalar giderim. Bahçedeki manolya ağacı asaletinin el verdiği bu eski zaman adamının hüznünü kaleme alır beste. Kırk kat giyinmiş bir hüzün, her katta ayrı yanmış canı. Dantel örtülü masadaki gramofonun yanına koyarım kahvesini. Onu seyrederim, seyretmelere doymam. Yine öyle oluyor.
“Yeter”. Kuvvetli bir isyan müziği. Ağırbaşlı başlayan, usul usul ilerleyen tane tane anlatan derdini. Anlarlar mı bu üslubu? Bu naifliğin karşılığı var mıdır hayatta? O zaman kreşendo... O noktada bütün taşların dökülmesi eteklerden. Göğü delen bir yağmurla yıkanması insanın içinin. Ardından gelen rahatlama. Toprak kokusu.
“Delisin”. Ah kalbim ben senden çok çektim diye avaz avaz şarkı söylediğim günlerin anısı; daha henüz bir şey görmüş değilken hayatta. Gencecik bir müzik, hani 20’sinde bir genç kızın telaşı... Çocuksu bir işve notalarda. Kalp atışını öyle güzel giydirmiş ki Attila Özdemiroğlu bu bestede, az sonra beyaz atlı prens gelecek. Baloya gidecekler. Bütün gece dans edecekler.
“Köprü”. Sezen Aksu’nun muhteşem sözleriyle buluşmuş çok özel bir şarkı. İki insan arasında kurulamayan köprüye ithafen. Sitemin en incelikli notaları akıyor hayali bir köprünün altındaki sudan. Berrak.
Velhasıl, Attila Özdemiroğlu’nun müziği zaten anlatıyor her şeyi. Sözler altını çiziyor kırmızı tükenmez kalemlerle. Bu albümü edinin isterim. Hayatınızı gözden geçirmek istediğinizde iyi bir rehber olacaktır.
Attila Özdemiroğlu’nun anısına saygıyla...