49 rehine kurtarıldıktan sonra Türkiye’nin pozisyonunun değiştiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, koalisyon güçlerinin şu an hava ve kara harekâtı konusundaki ayrıntıları çalıştığını belirtti ve “Türkiye, üzerine düşen görevi yerine getirecek” dedi...
Tezkere kabul edildikten sonra Türkiye’nin harekete geçmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, “Şartlar 102 gün önceki gibi değil. Tezkereyle birlikte adım atmamız gerekiyor. Hudutlarımızı korumak durumundayız” diye konuştu...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD dönüş yolunda aralarında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fikret Bila’nın da bulunduğu gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 5 gün süren ABD ziyaretinin ardından, Türkiye’yi, bölge ülkelerini ve IŞİD karşıtı koalisyona katılan ülkeleri yakından ilgilendiren çarpıcı açıklamalar yaptı. Türkiye’nin 49 rehine kurtarıldıktan sonra değişen pozisyonu, sınır güvenliği konusunda ne yapılacağı, Türkiye’nin operasyonların neresinde olacağı ve ne zaman harekete geçeceği konularında, Türkiye’ye dönüş yolunda uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, koalisyon güçlerinin şu an hava ve kara harekatı konusundaki ayrıntıları çalıştığını, kimin hangi rolü üstleneceğine yönelik çalışmaları yaptığını belirterek, “Türkiye, üzerine düşen görevi yerine getirecek” dedi. 2 Ekim’de TBMM’ye sevk edilecek tezkere kabul edildikten hemen sonra Türkiye’nin harekete geçmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, “Şartlar 102 gün önceki gibi değil. Tezkere ile birlikte adım atmamız gerekiyor. Hudutlarımızı elbette korumak durumundayız” diye konuştu.
Türkiye’ye döner dönmez yapılacak güvenlik zirvesinde nihai kararların alınacağını belirten Erdoğan, Suriye ve Irak gündeminin damga vurduğu BM İklim Zirvesi’ndeki temaslar, önceki gün sürpriz biçimde kendisini arayan ABD Başkanı Obama ve kaldığı otele kadar görüşmek için gelen Başkan Yardımcısı Biden ile yaptığı görüşmelerle ilgili de bilgi verdi. Erdoğan, Türkiye ve ABD’nin terörle mücadelede stratejik ortaklık ve sadece IŞİD değil, PKK dahil bölgedeki tüm terör örgütleriyle ortak mücadele konusunda vardığı mutabakata yönelik soruları da yanıtladı. Erdoğan’ın, Türkiye’ye dönüş yolunda gazetecilerin sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
‘16 ülke ile temas ettik’
Temaslarınız nasıl geçti?
Obama, Biden hariç 17 ikili görüşme yaptım, 16 ülke ile temas ettik. Tabii ayaküstü yapılan resepsiyondaki görüşmeleri dahil etmiyoruz. Ayrıca iklim değişikliğiyle ilgili Genel Kurul’da bir konuşmamız daha oldu. Geneli itibarıyla BM Güvenlik Konseyi daveti de yine Obama tarafından yapıldı. Ve Obama’nın daveti üzerine BM Güvenlik Konseyi’nde o toplantıya katıldık. Orada 15 üyenin dışında davet edilen ülkeler de konuşma yaptılar.
‘İtiraf ettiler’
Yabancı Savaşçılar toplantısı nasıl geçti?
O toplantıyı da başından sonuna kadar Obama bizzat kendisi yönetti. Yaklaşık 10 dakikalık konuşmamız var, onu yaptık. Tabii o toplantı tamamıyla Irak-Suriye bağlamında olan bir toplantıydı. Ve Irak-Suriye konusuyla ilgili yapılan bu görüşmede özellikle yabancı savaşçılar noktasında da hassasiyetle üzerinde durulan konulardandı. Burada Türkiye biliyorsunuz devamlı bir ithamla karşı karşıyaydı. Fakat herkes orada itiraf etti ki; işte Fransa, bine yakın kendilerinden buraya geldiğini, aynı şekilde İngiltere 600 civarında kendilerinden geldiğini, Avrupa’nın Almanya da dahil bir çok ülkesinden buralara yabancı savaşçıların geldiğini... Tabii bunların bir turist edasıyla gidip daha sonra, bölgeye girdikten sonra orada silahlandıkları anlaşılıyor. Böyle bir süreci kendi ifadeleriyle de ortaya koydular. Bütün bu çalışmaların sonunda gelinen nokta, bir kararlılık. O gün Sayın Obama şunu ifade etti: Şu ana kadar bu girişimimizi destekleyen ülkelerin sayısı 104 oldu dedi. Fakat ondan sonra bu sayı daha da arttı mı onu bilemiyorum. Fakat öyle tahmin ediyorum ki bu sayı herhalde daha da artabilir, artacaktır.
‘Tezkereyle adım atılacak’
Koalisyon manasında mı söylüyorsunuz yoksa saldırıları desteklemek manasında mı?
Koalisyon manasında da var, koalisyonun attığı adımların amacı noktasında da var. Yani burada tabii birinci derecede teröre, terör örgütlerine ve IŞİD’e karşı bir tavır; bunun üzerinde hassasiyetle duruluyor. Şu anda Amerikan Kongresi de bu konuda olumlu yaklaşımlar sergilemiş vaziyette. Bizim de biliyorsunuz ayın 2’sinde bu konuyla ilgili tezkere Meclis’e gelecek. Ve Meclis’teki tezkerenin, şu anda benim tahminim şahsen tezkerenin çıkışıyla birlikte de zaten bizim de gerekli adımları atmamız gerekiyor. Zira şu anda Suriye’den 140 bin Kürt kökenli vatandaş Türkiye’ye girmiş vaziyette. 40 bine yakın yine Ezidi Türkiye’ye girmiş vaziyette. Yani 1.5 milyonu toplamda bulduk. Bu tabii çok büyük bir potansiyel. Bu potansiyeli bölgede ne kadar absorbe edebiliriz, o ayrı bir sorun. Onun için de bizim üzerinde ısrarla durduğumuz konu, bir uçuşa yasak bölge ilanı, güvenli bölge ilanı, üzerinde ısrarla durduğumuz eğit-donat (eğitim-donatım) konusu. Ve bütün bunlara yönelik çalışmalarda da öyle zannediyorum ki mutabakat sağlanacaktır.
Şu anda görüşmeler zaten devam ediyor.
Tezkere çıkar çıkmaz adımları atmamız lazım dediniz.
Şu anda zaten bu tür görüşmeleri biz kendi içimizde de yapıyoruz. Yani bunlara bizim hazırlıklı olmamız lazım. Burada, ikinci, üçüncü sınıf bir ülke konumunda değiliz. Burada birinci derecede etkilenen ülke konumundayız. Birinci derecede etkilenen konumundaki bir ülke tabii ki önce ne yapacağının kararını kendisi bir defa vermesi lazım.
Özellikle tampon bölge, güvenli bölge, burayla ilgili bir takım çalışmalar var mı?
Yani tampon demeyelim, güvenli bölge demek daha isabetli olur; Suriye tarafında bir güvenli bölge.
Bunun çalışmaları yapıldı mı Türkiye açısından?
Olmaz olur mu tabii yapıldı.
25 km derinliğinde deniliyor...
Şimdi, arkadaşlar bunlar tabii medyanın yazdıkları. Öyle şeyler vardır ki belli bir noktaya kadar sırdır. Ondan sonra sır olmaktan çıkar. Ama sır olduğu anda bunu açıklarsanız ondan sonra bu sırrın esiri olursunuz. Bu da tabii kararlı bir tutum içinde işin üzerine gidilmesi gerekiyor.
‘Gereğini yaparız’
Sizin bu görüşlerinize muhalefet eden ülkeler yok muydu?
Yok. Sadece Süleyman Şah Saygı Türbesi’nin zaten 38 km kadar orada bir mesafesi var. Şu anda oradaki hassasiyetimiz devam ediyor. Ama bütün bunlarla beraber girişler devam ediyor. Bütün bu girişlere tabii bizim şu anda tedbirlerimizi almamız gerekiyor. Şu anda da tabii hükümetimizin yaptığı, bu tedbirleri belirlemek ve gerekli gördüğü anda da gereğini yapmaktır.
‘Asker böyle anlarda gereklidir’
Rehinelerin kurtarılmasından sonra politika değişikliğine gidiyoruz diyebilir miyiz? Mesela askeri veya siyasi harekete katılmak gibi bir açıklamanız oldu. Bu Türkiye’de çok tartışıldı.
Arkadaşlar, şu anda bölgede karşımızdaki..Ne dedik biz, tüm terör eylemlerine karşı hassasiyetimiz var. Terör eylemlerine karşı olan bu hassasiyetimiz, ha bilinmelidir ki, eğer burada askeri bir harekat olacaksa; bizim hudutlarımız kim tarafından korunuyor, asker tarafından; dolayısıyla böyle bir tehdit altında olduğumuz zaman askeri harekat buna karşı yapılacaktır. Yani asker, Silahlı Kuvvetlerimiz bize nerede gereklidir? Böyle anlarda gereklidir. Sınırlarımız tehdit altına giriyorsa bu adımların da atılması lazım.
‘Düğmeye basılma anı önemli’
Askeri harekattan kastınız, hava harekatının dışında kara harekatı mı?
Burada tabii, bir NATO ülkesi olarak NATO’daki ortaklarımızla her türlü adımın düşünülebileceği gibi, bunun hava boyutunu kim yürütür, kimlerle beraber yürütür; kara harekatını kim yürütür, kimlerle beraber yürütür; bunların planlamasını şu anda ilgili ülkeler bir araya gelerek zaten yapıyorlar. Bu çalışmalar yapılıyor şu anda. Ama düğmeye basılma anı, burada çok önemli. Ki biliyorsunuz bazı hassasiyetler sebebiyle ABD Irak’taki gelişmelerde tavrını ortaya koydu ve özellikle barajlar bölgesinde doğabilecek tehlikelerden dolayı oralarda hava bombardımanlarını yaptı. Onlar yerinde olmuştur. O hava bombardımanlarının olduğu anda biz her türlü insani yardımı Kuzey Irak’taki tüm gruplara yaptık. Türkmenlere, Araplara, Ezidilere, hepsine yaptık. Peşmergelere aynı şekilde yaptık. Ve o püskürtülmüş oldu. Yani bugün Kuzey Irak çok ciddi bir sıkıntıyla karşı karşıya kalabilirdi. Tabii henüz bitti mi bitmedi. Bu süreç devam ediyor. Bunun Suriye’ye doğru yeniden yansıması oldu. Suriye’deki yansımayla ilgili de şu anda adımlar atılıyor. Ama önümüzdeki süreç hassas bir süreçtir. Bu hassas süreçte de... Mesela Cidde’deki toplantıya 40 ülke katılmıştı. Ama şimdi destek sayısını; koalisyon demiyorum, desteğin 104’e çıkmış olması önemlidir. Bu sayı belki daha da artacaktır.
Koalisyonun içinde yer alanların durumu farklılık arz edebilir. Burada mesela Arapların olması önemli. Cidde’de 10 tane Arap ülkesi vardı. O sayı da şimdi artıyor. Bunları döner dönmez tekrar yapacağımız toplantılarda değerlendireceğiz.
‘Barındıran bedelini öder’
Şam yönetimi açısından bu süreç nasıl etkiler?
Şam yönetiminin bu konudaki tavrı ortada. Fakat örneğin Rusya bile IŞİD’e karşı bir tavır koyulmasını BM Güvenlik Konseyi’ndeki toplantıda Dışişleri Bakanı orada ifade etti.
Suriye muhalefetini güçlendirecek bir ortam oluşabilir mi?
Son açıklamalarda olay sadece IŞİD terör örgütüne karşı değil, aynı zamanda da rejime karşı bir adım atılması artık konuşuluyor. Özgür Suriye Ordusu, rejime muhalif olan bazı gruplar var...
Bunu biraz açar mısınız, yani Suriye rejimine karşı bir adım atılması mı söz konusu?
Ya Sayın Obama’nın açıklamasıydı ya Biden’ındı; rejime karşı gereğinin yapılması gibi bir ifade kullanılıyor. Obama bana da rejime karşı gereğinin yapılması gerektiğini söyledi.
Burada BM Güvenlik Konseyi kararına ihtiyaç olursa Rusya’nın tavrı belli. Acaba Güvenlik Konseyi ya da BM dışında bir şeyle mi yapılmaya çalışılıyor?
Tabii bu terör örgütünü bünyesinde barındıran bir ülke, bunun bedelini de ödeyecektir. Çünkü bu terör örgütünü palazlandıran bu ülke. Artık onu ödemek durumunda kalacaktır.
‘Sisi ile aynı masada oturmak inancıma ters olurdu’
BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun’un verdiği yemekte, Mısır Devlet Başkanı Sisi ile aynı masaya oturmadınız. Siz ve Sisi’nin aynı masada olduğu o oturma düzeni bilinçli miydi, tesadüf mü?
Ben bilinçli mi tesadüf mü bilemem. Fakat o zata bir meşruiyet kazandırma gayreti var. Dolayısıyla bizim masada kimler var diye sorduğumda, o ismin olduğunu görünce oraya gitmemeyi, çünkü gidersem Mursi ile ilgili inancım noktasında ters olur, yapılan bunca anti-demokratik girişimleri benim de onaylamam anlamına gelir. Bir taraftan darbeye karşıyım diyeceksin, ondan sonra darbeciyle aynı masada fotoğraf vereceksin. Bunu yapamazdım. Dünyada şu anda pek çok ülke vitrinde farklı, vitrin gerisinde farklı söylemler geliştiriyor. İkili görüşmede “Doğru, haklısınız”... deniliyor. Haklıysak o zaman çıkın meydanlarda da bunu böyle konuşun. Biz de BM kürsüsünden hiç olmazsa seslendirelim dedik. Ban Ki-Mun’un davetinde de aynı masada bu adamla o fotoğrafın içine giremem. Bunu ne milletime anlatabilirim, ne demokratik yollarla iktidar olmuş bir Mursi’nin maneviyatına karşı sorumluluğumu yerine getirebilirim, ne de idamla şu anda yargılanan veya idama mahkum edilmiş olan insanların ruhaniyeti beni çok çok mustarip eder. Siyasi tutuklular var. Binlerce kişi içeride. Mısır halkının birçoğunun siyaset etme hakları ellerinden alınmış. BM bunu yapan insanlara meşruiyet kazandırma yeri mi? Bu çatı bunların çatısı mı?
Paralel yapı HSYK’yı ele geçirirse Türkiye Cumhuriyeti’nin B planı var mı?
Bu tespiti şimdi bu şekilde yapmak bana göre yanlıştır. Şu 12 Ekim’i görelim, sonra herhalde hükümetin de devletin başı olarak şahsımın dabu tabloya göre bir B planı, C planı olacaktır.
‘Suriye’deki rejim meşru değildir’
Obama ve Biden ile Suriye rejimi konusunda daha detaylı bir görüşme yapma şansınız oldu mu?
Bizim hedefimiz, böyle bir işin içine girdiğimiz takdirde sadece Suriye değildir veya sadece Irak değildir. Irak ve Suriye’dir. Ama Irak’ta rejimle bizim şu anda bir şeyimiz yok. Şu anda Irak’ta zaten seçilmiş olan yeni bir hükümet var. Parlamentosu belli, cumhurbaşkanı belli, kabinesi oluştu. Ve temenni ederiz ki bu hükümet bir öncekinin düştüğü yanlışlara düşmez. Fakat Suriye’deki rejim meşru değildir. Meşru olmadığı gibi, terör örgütlerinin cirit attığı bir alan haline gelmiştir Suriye. Ve otokratik bir anlayışla şu anda yönetilmektedir. Ve 200 bini aşkın insan ölmüştür. Yaklaşık 6 milyona yakın insan şu anda maalesef gerek Suriye içinde gerek dışında göçmen, sığınmacı, mülteci durumundadır. Dolayısıyla burada terör palazlanıyorsa, terör örgütleri buradan Irak’a, Türkiye’ye, Lübnan’a, Ürdün’e zarar veriyorsa, burada hakikaten atılması gereken bir adım, gereği yapılması gereken bir rejim vardır.
Döner dönmez güvenlik zirvesi
Türkiye, bu kararı nasıl alacak?
Döner dönmez değerlendirmesini, istişaresini hükümetimizle beraber yapacağız. Bu tarafa gelmeden önce nasıl güvenlik toplantısını yaptıysak yine böyle bir güvenlik toplantısını yapacağız. Ve sonra da bu konudaki nihai kararımızı açıklayacağız.
Bu kararı alırken ABD ve bölge ülkeleriyle görüşecek misiniz, tek başımıza mı alacağız?
Bu bölgedekilerle birlikte o. Hepsiyle görüşerek. Çünkü bizim uluslararası camiada haklılığımızın da olması lazım. Bu sadece Türkiye’nin değil, 1.5 milyon insanın kendi topraklarına dönmesi olayıdır. Bu insanların yerleşimine yardımcı olma dahi konuşulan başlıklardır. Belki orada bunlara yeniden şehirler tesis edilecektir. Ve bu insanlar da yeniden kendi topraklarına dönme imkanını bulacaktır. Belki arka arkaya donörler toplantısı da yapılır; bunların hepsi gündemde olan şeyler.
‘Bu iş oturacak’
Amerikalılar bu güvenlik bölgesine çok mesafeliydiler galiba ama Türkiye bu tezini kabul ettirdi diyebilir miyiz?
Tezini kabul ettirmiştir anlamında değil de ona bakarsan uçuşa yasak bölgede de önce sıcak değillerdi, güvenli bölgede de. Ama zannediyorum şimdi bu iş oturacak...
Bu biraz kalıcı olacak gibi değil mi, Irak, özellikle Suriye’de güvenli bölgenin bölge istikrara kavuşana kadar kalıcı olacağı söylenebilir mi?
Gelişmeler, istikrar; bunlar belirleyecektir.
Bundan sonra süreç farklı olacak
Bölgede sivillerin, sığınmacıların durumuna bakarak çok aciliyet arzeden bir hal var. 2 Ekim’de bizim tezkere görüşmelerimiz, bunun dışında uluslararası görüşmeler... Havadan müdahale sürüyor ama göçmen sayısı da artıyor. Kimin üzerine düşerse karadan birmüdahale için işbölümü yapılır dediniz. Bunun bir takvimi var mı?
İlgili ülkeler ve birimler zaten bu çalışmayı şu anda yapıyorlar. Buralardaki görev dağılımları vs. yapılıyor. Cidde’den sonra bugün ABD, Arap ülkelerinden bazılarıyla birlikte ortak hava harekatı yaptı, 5 veya 6 ülke katıldı. Bu yapılırken, içeride de Özgür Suriye Ordusu’nun işini kolaylaştırdı. Kara harekatı orada yürüyor. Bundan sonraki süreç çok daha farklı olacak. Neden böyle diyorum; çünkü güvenli bölge Suriye tarafında oluşturulacak olan bir bölge. Bir diğer taraftan, burayı güvenli kılabilmek için de uçuşa yasak bölgenin sürekli kontrolü gerekiyor.
Burayı kim ilan edecek?
Koalisyon. Bunun koordinasyonu vs. hepsi yapılıyor.
‘O safhalar aşıldı’
Bir Güvenlik Konseyi kararı alınacak mı, alınmalı mı? Yoksa koalisyonun kendi inisiyatifiyle mi olacak?
- Güvenlik Konseyi kararı falan o safhalar artık aşıldı, geçildi. BM Güvenlik Konseyi’nde biz tabii IŞİD’i konuştuk. Konuşurken, Rusya da Çin de aynı kanaati paylaştılar, hiçbirisi hayır olmaz demedi.
Tüm bu anlattıklarınız bölgede yepyeni bir durum anlamına geliyor.
- Gelebilir.
‘Kara gitmezse kalıcı olmaz’
Yani bir operasyonun ötesinde bölgeye şekil verebilecek bir şey gibi geliyor. Teröre karşı hava operasyonunun çok ötesinde gibi geliyor.
Yani siz şöyle bir terör örgütünü sadece hava operasyonuyla bitiremezsiniz. Bir defa mütemmim gücü karadır. Eğer karayla bağlantısı dışında bir de deniz varsa, deniz de buna dahil olur. Bütün olarak ele almak durumundasınız. Kara esastır; ben tabii asker değilim ama hava lojistiktir. Karanın gitmediği yer hiçbir zaman kalıcı olmaz.
ABD, Kobani’nin düşmesini engelledi
Karşı karşıya olduğumuz tehdidin boyutları çok mu büyük?
Daha hâlâ çok mu büyük dememiz, işin hala farkında değiliz anlamına gelir. 140 bin kişi ülkeme geliyor. Öbür taraftan Ezidilerden 60 bine yakın. Şurada 1 hafta 10 günde olan şey... Böyle bir durum karşısında Türkiye’nin eli bağlı kalması doğru mu? Öbür tarafta ABD uçak gemilerinden müdahale ediyor. O müdahaleyi yapmamış olsaydı belki de bugün Kuzey Irak olmayabilirdi. En azından o müdahale IŞİD’i barajlar bölgesini ele geçirmekten alıkoymuştu. ABD son yaptığı harekatlarda da yine Kobani’nin ele geçirilmesini engellemiştir. Bunlar son 10-15 günün durum tespiti. Ama geç kalınmıştır. 4 yıldır söylediğimiz ama uygulamada netice alamadığımız işler.
‘Şartlar önceki gibi değil’
Türkiye 4 yıldır bu tezleri savunuyor, yeni yeni kabul etmeye başladılar. Uluslararası medyada ve resmi ağızlarda bile Türkiye’nin teröre karşı yeterince etkin davranmadığı şeklinde yoğun iddialar vardı...
49 insanımızı bunların eline o şekilde bırakamazdık. 102 gün insanlarımız onların elinde rehineydi. Şu anda şartlar 102 gün öncesinin şartları değil. Dolayısıyla şimdi bu şartlar gereği değerlendirmek vaziyetindeyiz. Ve hükümetimiz, Genelkurmay, bütün istihbarat birimlerimiz çalışmalarını şu anda bu şekilde yürütüyorlar. Döner dönmez de oturacağız beraberce şu ana kadar varılan noktayı ele almak suretiyle yaptığımız son görüşmeleri de birlikte değerlendirerek ne yapacağımızı konuşacağız. İlgili ülkelerle de görüşmeler sürecek. Her ülkeye bir görev düşecektir. Türkiye de üzerine düşen görevi yerine getirecektir. Hudutlarımızı elbette korumak durumundayız.
‘Neden kurduk üsleri?’
CNN ve New York Times sadece ABD ve Arap müttefikleri varmış gibi davranıyordu. Çok dar anlamda koalisyonu tanımladılar. İsrail’in adı hiç geçmedi, onun da sınırı var. Konumu ne olacak?
İsrail’in adı hiç geçmedi. Bizim görüşmelerimizde adı geçen ülkeler ağırlıklı NATO ülkeleridir, Arap ülkeleridir. Fakat birinci derecede Türkiye’yi ilgilendiren bir konudur. Çünkü 1250 km sınırı olan biziz. Dolayısıyla, sorumluluğumuzu bilmemiz lazım. Bu sorunluluktan da kaçamayız. NATO ülkesisin, kalkmışsın Amerika’dan, Almanya’dan, Hollanda’dan Patriot’ları almışsın, oralarda radar üslerini kurmuşsun. Neden kurduk biz bu radar üslerini? Kılıçdaroğlu’nun ifade ettiği şekilde kurmadık. Sadece gelebilecek karşı bazı saldırılara yönelik savunma sistemleri olarak... Ve bu savunma sistemlerine yönelik bu adımlar, aylar öncesinden kendini gösteriyordu, bu iş bir yere doğru gidiyor diye...
Suriye’de güvenli bölgenin çözüm süreciyle ilgili etkileri neler olabilir?
O farklı bir şekilde yürüyor. Çözüm süreci bizim sınırlarımızın içinde attığımız bir adım.
Gerekirse muhalefeti çağırırız
Türkiye’ye döndükten sonra yapılacağını söylediğiniz güvenlik zirvesinden sonra muhalefeti çağırıp görüşme yapacak mısınız?
Gerekirse muhalefeti çağırırız, yaklaşımları malum.