Genelkurmay’ın geleneksel 30 Ağustos resepsiyonunun bu yılki özelliği komuta kademesinin değişmiş olmasıydı. Doğal olarak, yeni görevlerini devralan Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök’e, Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç Yalman’a, Jandarma Genel Komutanı Org. Şener Eruygur’a ilgi daha fazlaydı.
Hemen belirtmek gerekir ki, komutanların değişmesi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta anlayışının ve sorunlara yaklaşımının değişmesi anlamına gelmiyor. Bu her komuta değişikliğinde kolayca gözleniyor. Dün de gözlendi.
Bu olgu Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev devir-tesliminin neden her zaman gönül rahatlığı içinde yapıldığını da açıklıyor. Emekli olarak Genelkurmay Başkanlığı görevinden ayrılan Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun görevi devralırken yaşattığı ve devrederken yaşadığı "emenati emin ellere" bırakma duygusunun kaynağı bu...
Komutanlarla sohbet ederken anlıyorsunuz ki, teröre karşı 20 yıldır verdikleri başarılı mücadeleyle, Türk Silahlı Kuvvetleri, bu süreçte sadece askeri ve teknolojik alanda değil, ülkenin sosyoekonomik, sosyokültürel ve diplomatik alanlarda da gelişmesine ve uzmanlaşmasına katkıda bulunmuş. Konulara ve sorunlara derinlemesine vâkıf oldukları, düşünce ve bakış açısı birliğini korudukları ve sadece sorunu saptamakta değil, çözüm üretmekte de kafa yordukları çok çabuk anlaşılıyor.
20. yüzyılda ayakta kalabilen tek yaklaşım olarak Atatürkçü düşünce sistemini özümsemiş olmaları askerlere özellikle sorunları saptama, analiz etme ve ülke çıkarları açısından yorumlama kolaylığı sağlıyor.
Türkiye’nin üç sorunu
Bu çerçeve içinde yeni komuta kademesinin, Türkiye’nin sorunlarını saptarken ilk üç sıraya, sıralamaları konjonktüre göre değişse bile, "irtica, bölücülük ve kirliliği" koyduğu söylenebilir.
Komutanların ülke ve ulus birliği açısından Kuzey Irak sorunuyla, ayrılıkçı hareketleri bir arada gördüklerini söyleyebiliriz. Bu bağlamda, Genelkurmay’ın, Kuzey Irak’taki muhtemel gelişmeleri ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tavrını, ABD’ye bağlı görmedikleri de vurgulanmalı. Türkiye’nin güvenliği ve çıkarları konu olduğunda, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tutumunu herhangi bir ülkenin tavrından bağımsız olarak belirleyip uygulayacağını belirtmekte fayda var.
Genelkurmay Başkanı Org. Özkök ve Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Yalman, Kuzey Irak’ta bazı askeri unsurlarımız bulunduğunu inkar etmiyorlar. Bunun amaçlarını açıkça söylemeseler de, Türkiye’nin güvenliği ve bütünlüğüne dönük oldukları belli. Kuzey Irak’tan yükselen diplomatik ve iç kamuoylarına dönük sesleri ise ciddiye aldıkları söylenemez. Org. Özkök, IKDP Lideri Mesut Barzani ve sözcülerinin son günlerdeki çıkışlarını klasik diplomasi yöntemleri olarak görüyor. Org. Yalman ise Barzani ve IKYB lideri Celal Talabani’nin temsil ettiği grupların aşiret niteliğine dikkat çekerek, soruyor: Barzani kim oluyor?
Komutanların bu yaklaşımı Kuzey Irak’taki muhtemel gelişmeler karşısında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, ne yapacağını bildiğini ve kararlılığını gösteriyor.
Org. Yalman da ‘kararsız’
Demokrasi ve siyasi istikrar konularında ise Org. Yalman’ın, "Oyumu 3 Kasım’da kullanmak istiyorum" dedikten sonra, "Kime oy verecekseniz?" sorusunu, "Henüz kararsızım, 2 Kasım akşamına kadar vaktim var" diye yanıtlaması, anlamlı.
Keza, Jandarma Genel Komutanlığı görevini devrederken yaptığı konuşmada, "yolsuzluk, kirlilik, ahlaki çöküntü"ye vurgu yapmasının anımsatılması üzerine, açılan soruşturmaların sonuca ulaşmaması, siyasilerin ve medyanın tutumuna ilişkin eleştirileri de üzerinde durulmaya değer nitelikte. Org. Yalman’ın, "Beyaz Enerji Operasyonu"nun anımsatılması üzerine, "Beyaz Enerji sadece biriydi, biz 20’ye yakın operasyonda görev yaptık" dedikten sonra, "Soruşturmalar belli bir aşamada tıkanıyor, siyasilerin devreye girdiği noktada medyada da kapanıyor, medya yolsuzlukların açığa çıkarılması ve takibi açısından katkıda bulunuyor ama o da bir noktadan sonra bazen kapatıyor, bazen açıyor" anlamında değerlendirme yapması da önemli mesaj niteliğinde...
Askerler, ekonominin, uluslararası ekonomik ilişkilerin ve özellikle komşu ülkelerle ekonomik ve sosyal ilişkilerin geliştirilmesinin Türkiye’nin geleceği açısından taşıdığı önemin farkındalar. Özellikle, İran, Irak ve Suriye ile ilişkilerin üzerine projektör tuttukları söylenebilir. Org. Yalman’ın, Suriye ile ilişkilerde yıllarca üstlendiği üst düzey görevlerin verdiği deneyimle önayak olduğu ve gelişmeye çalıştığı sosyoekonomik ve sosyal kültürel açılımlar, ortak yatırımlara girişme önerileri, Suriye sınırından Habur’a alternatif kapı açılması projesi mutlaka siyasi otorite tarafından değerlendirilmesi gereken yaklaşımlar...
Bu yılki 30 Ağustos resepsiyonun önemli satırbaşları böyle özetlenebilir.
Özay Şendir
New York Times’tan Erdoğan’a baskı çağrısı
28 Nisan 2025
Tunca Bengin
Varlığı da tehdit yokluğu da...
28 Nisan 2025
Cem Kılıç
‘Belirli süreli’ sözleşmeler hakkında her şey
28 Nisan 2025
Abdullah Karakuş
Depremin etkilerini nasıl azaltabiliriz?
28 Nisan 2025
Hakkı Öcal
Faşizm imkânsız diyorsanız, etrafınıza bakın ey ABD’liler
28 Nisan 2025