Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

GEÇEN yıl Çankaya Köşkü’nün önemli konukları vardı.
6 Ocak 2010’da Filistin Devleti Başkanı Mahmud Abbas...
22 Ocak 2010’da Moritanya İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mohamed Ould Abdel Aziz...
2 Şubat 2010’da Kosova Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Fatmir Sejdiu...
18 Şubat 2010’da Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Jakaya Mrisho Kikwete...
22 Mart 2010’da İrlanda Cumhurbaşkanı Mary McAleese...
15 Nisan 2010’da Estonya Cumhurbaşkanı Toomas Hendrik İlves...
28 Nisan 2010’da Avustralya Genel Valisi Quentin Bryce...
5 Mayıs 2010’da Uganda Cumhurbaşkanı Yoweri Museveni...
8 Mayıs 2010’da Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad...
11 Mayıs 2010’da Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Dimitri Medvedev...
28 Haziran’da Endonezya Cumhurbaşkanı Susilo Bambang Yudhoyono...
11 Temmuz’da Zambiya Cumhurbaşkanı Rupiah Bwezani Banda...
18 Ekim 2010’da ise Almanya Federal Cumhurbaşkanı Christian Wulff, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından ağırlandılar.
Beşar Esad ile Mahmud Abbas’ı bilmem ama diğerlerinin tek kelime Türkçe bildiğini sanmam.
Yine de karşılama merasimi sırasında...
Kimi “Mereba askır”, kimi “Marhaba esker”, kimi “Mirheba askar” falan diyerek; hepsi dilleri döndüğünce “tören kıtasını” Türkçe selamladılar.
Dertleri, niyetleri neydi ki bu insanların?
* * *
Diğer yanda Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Kürtçe biliyor mu? Hayır.
Fakat ezberlemiş bir “Xwede jı te razibe” lafı, Manisa’daki parti toplantısından televizyon programlarına, oradan Meclis kürsüsüne...
“Xwede jı te razibe” deyip, duruyor her yerde.
Ya Başbakan, o farklı mı?
Hayır.
O da bilmiyor Kürtçeyi ama denk geldikçe kulağına fısıldanan bir iki Kürtçe kelimeyi seslendiriyor.
Aynı soruyu tekrarlayalım:
Derdi, niyeti ne ki Başbakan ile yardımcısının?
* * *
Cumhurbaşkanı Gül, Diyarbakır gezisinde “Neden Kürtçe konuşmadığını” merak edenlere şu cevabı verdi:
“Ben hiç Kürtçe bilmiyorum. Kürtçe bir kelime kullanırsam bu yapmacık olur.”
Eyvah.
Ağzından çıkan her kelimeyi, önce dokuz boğumluk süzgeçten geçiren Sayın Cumhurbaşkanı; bu kez nasıl yaptı bu hatayı?
Türkçe bilmediği halde, Türkçe konuşmaya çalışan yabancı devlet adamları ile Kürtçe bilmediği halde, Kürtçe konuşmaya çalışan Başbakan ile yardımcısını nasıl oldu da, bir çırpıda harcadı?

‘Yapmacık’ kurbanları


Tek karelik yolculuk!
Yazıklar olsun
YENİ yıla herkes bir şekilde girdi.
63 yaşındaki Şerafettin Akgül ise herkes kadar şanslı değildi.
O, parktaki bir bankın üzerinde girdi yeni yıla.
Şerafettin Akgül, bankın üzerinde donarak girdi yeni yıla.
Şerafettin Akgül, ölerek girdi yeni yıla.
Yer, Türkiye’ydi.
İstanbul’du.
Fatih’ti.
Ve sizler...
Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir...
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan...
Sizler ki, İstanbul’un Fatih’leriniz!
Atmaya geldi mi, mangalda kül bırakmayan efendilersiniz.
Şehrinizdeki bir insanın, hem de şehrin göbeğinde soğuktan donarak ölmesine...
Böylesine trajik bir ihmale ve bir yaşama mal olan kayıtsızlığa nasıl izin verirsiniz?