HABER TÜRK’ÜN haberi, ABD büyükelçilerinin kriptolarına benziyor:
“Ankara’da ABD’nin bilgi aldığı isimlerin gizli tutulması konuşuluyor. Wikileaks belgelerinde ‘XXX’ diye kodlanan ve ‘Bu hükümetin geleceği yok’ diyen Brütüsler aranıyor, bir AK Partili kurmay ‘Bizimkiler gidip ötmüş’ dedi.”
Durum vahim. Hal ve gidiş hiç iyi değil.
Özellikle AKP’nin işi bundan sonra büsbütün zor olacak.
Vaziyete bakın şimdi.
Haber doğruysa eğer...
AKP “Wikileaks belgelerinde ‘XXX’ diye kodlanan ve ‘Bu hükümetin geleceği yok’ diyen Brütüsleri arıyorsa” gerçekten...
Bir ekip daha kurup, Haber Türk’e “Bizimkiler gidip ötmüş” diyen “AKP’li kurmayın” kim olduğunu da bulmak zorunda!
Çünkü her AKP’li kurmay böyle öterse... AKP çok yakında “bülbül yuvasına” döner!
* * *
Bakıyorum da şu “Wikileaks muhabbetini” herkes sevdi.
O kadar ki...
Orada yazanlar kadar, yazmayanlar da “yazı konusu” edildi.
Yeni Şafak Gazetesi yazarı Salih Tuna, bazı köşe yazarlarının Wikileaks’teki olası akıbetlerini şöyle değerlendirmiş meselâ:
Hasan Cemal: Sürgün kral. Çok enteresan bir yapısı var. Fotoğraflarında olduğundan en az 30 yıl genç gösteriyor.
Yiğit Bulut: Jöleli. Manalı bakıyor. Gamlı Baykuş. Çok güzel fikir değiştiriyor.
Ertuğrul Özkök: Aliyev’e benziyor. Arkadan kuyu kazmaya bayılıyor. Kıvrak. Çakal. Beyaz Türk olma yolunda dev adımlarla ilerliyor.
Eyüp Can: Cevval. Yetenekli. Fırsat verilsin Ertuğrul Özkök’ten daha beyaz bir Türk olur.
Fatih Altaylı: Asabi ama zararsız. Dikkat, gözlüğünün sapı her an ağzında kalabilir.
Ruhat Mengi: Düdüklü tencere. Düşüncelerini çok güzel pişiriyor. Bir nevi filozof: 10 puan.
Ahmet Hakan: Kulplu beygir. Daha nereye kadar gidebilir kestirmek zor ama güzel gidiyor.
Hıncal Uluç: Bir ayağı tökezlese anında diğer ayakları devreye giriyor. Her dönemin ayağı. Kırkayak.
Ayşe Özyılmazer: Alt dudağını sürekli ısırıyor ya da alt dudağı doğuştan arızalı. Mesaj da vermiş olabilir.
Sabahattin Önkibar: Kıymeti bilinmiyor. Tam bir cevher.
Reha Muhtar: Uyum katsayısı şaşırtıcı derecede yüksek. Güzel insan.
Amberin Zaman: Güzel kadın...
Mehmet Ali Birand: ABD’nin AKP’yi gözden çıkardığını söylemekle kulağa kar suyu kaçırmak hususunda usta olduğunu ispatladı. “Güvenilir” kişilik.
Nazlı Ilıcak: Yanında konuşmaya gelmez. Her an Twitter’a yazabilir. Elemanlarımızı uyarmak gerek.
* * *
Bazıları gerçekten keyifli, bazıları da fena halde incitici yorumlar yapmış Salih Tuna.
Keşke kendisi için de bir şeyler yazsaydı. Misal...
Salih Tuna: 100 üzerinden 101 puan alır. Üzerindeki elbise, ayağındaki pabuç dar geliyor. Acilen Yeni Şafak’tan Wikileaks’e transferi gerekiyor.
Endişem var
İZFAŞ’ın yurtdışında fuar düzenleme yetkisinin, “gerekli koşulları yerine getirmediği için” iptal edildiği haberini üzüntüyle okudum.
Ne de olsa ciddi emek verdiği bir yer orası.
Sebebi ne ve sorumlusu kim olursa olsun, “eldeki bir imkânın kaçırılmış olması” maalesef gelecek adına da, hayra yorulamayacak bir gelişme.
Gerçi değerli dostum İZFAŞ Genel Müdürü Doğan İşleyen, fazla önemsemiyor bu kaybı.
“Zaten bizim için kârlı bir iş değildi” diyor.
Bir kere, bazı işler “sadece kâr için” yapılmaz.
Tıpkı bu olaydaki gibi, söz konusu olan “Milli Katılım Organizasyonu” ise eğer; işin “anlam ve önemi” kâr-zarar hesabının ötesine geçer.
Ve ayrıca...
Örneğin Verona’daki Mermer Fuarı için İZFAŞ’ın yaptığı organizasyon “çok kârlı bir işti” zamanında!
Ne oldu?
Ne değişti?
Bilmiyorum.
Fakat gelinen noktadan endişe duyduğumu, bu işin içindeki herkesin bilmesini istiyorum.
Tek karelik manşet kardeşliği!
blog
NİMET KALAYCI: Ben 68 kuşağıyım. Bizim dönemimizi hatırlayanlar bilirler, eylemlerimiz farklı oluyordu. Şimdi gençler tepkilerini ancak “yumurta” atarak dile getirebiliyorlar. Ne yapsınlar, örgütlenmenin sınırlandırıldığı günümüzde tek çıkar yol “yumurta” oldu. Toplum olarak tepki vermeyi unuttuk! En azından gençler “yumurta”yı hatırladılar. Ama sizin de inceden altını çizdiğiniz gibi lütfen pişmiş aşa su katmayalım, hiç olmazsa yumurtalar rafadan falan değil, iz bırakmaları açısından doğal kalsınlar!
EROL ULU: Biz ormanları yakıp, ağaçları kesip yerine konut ve gözleme kulesi inşa edenlere kızıp, onları portesto ediyoruz. Ama İstanbul’un göbeğinde şayet iddialar doğruysa tarihi bir garı cayır cayır yakıyorlar ve insanlar sadece seyirci kalıyorlar. Bu mudur tarihe saygı duymak, sahip çıkmak ve korumak? Hele hele “Kültür Başkenti” ilan edilen ve hala kutlamalarının sürdüğü İstanbul denen metropolde! İyi ki duyarlı yayın organları var.
SAMİ KORUK: Köşenizdeki yazılar kadar, kullandığınız fotoğraflar da çok çarpıcı. Bunları bulup çıkarmak gündeme uygun olanını seçmek de gerçekten büyük emek işi. İyi ki varsınız Fevzi bey.. Hem zihnimizi, hem de gözümüzü açıyorsunuz.
GÖRÜŞLERİNİZİ GÖNDERİN, ‘BLOG’DA SİZ DE DÜŞÜNCE VE YORUMLARINIZLAYER ALIN.