Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

“ERGENEKON terör örgütü yöneticisi veya üyesi olmak... ” diye başlayan malum iddianamelerde yer alan bu ifade, tüylerimi ürpertiyor.
Ne demek terör örgütü üyesi, ne demek terör örgütü?
Akla hemen, “eli silahlı, yüzü maskeli, pis, pasaklı bazı tipler” ile “PKK, Hizbullah, DHKP-C” falan geliyor...
Ve iddianameler, şu cümlelerle devam ediyor:
“Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek... Halkı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne karşı silahlı isyana tahrik etmek... ”
Bunun defalarca yüreğimize dağlanan, tek kelimelik bir ifadesi var:
Darbe.
Yani “27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat” filân...
Bazen uçaklar gözdağı vermiştir havada, bazen tanklar dolaşmıştır sokaklarda ve her seferinde binlerce, hatta on binlerce silahlı ama resmi üniformalı insan egemen olmuştur her noktaya.
Bırakın teröristi, darbeciyi; onlara teğet geçenin dahi  bizim dünyamızda yeri olamaz.
Ama...
*   *   *
Şimdi bakıyorum, 12’nci dalgaya kapılanlara:
Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Mehmet Haberal, Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi eski rektörü Prof. Dr. Ferit Bernay, Malatya İnönü Üniversitesi eski rektörü Fatih Hilmioğlu, Bursa Uludağ Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran, Prof. Türkan Saylan, Prof. Erol Manisalı ve daha bir yığın bilim insanı.
Üniforması cübbe olan Prof.Haberal’ın, silahı ne olabilir ki?
Elindeki neşter.
Prof. Haberal darbeyi, o neşterle mi yapacaktı yani!
*   *   *
İddia edilen türden bir “darbe” var mıdır, yok mudur, umarım ve dilerim her yönüyle ortaya çıkar.
Ama o darbe iddiasına sarıp sarmalanan  bir başka darbenin sistematik biçimde uygulandığına... Fırsatın ganimet sayılarak, çağdaş yaşama, Atatürk devrim ve ilkelerine inananlara, üniversitelerin kuşatılmasına karşı çıkanlara, muhalefet hakkını kullananlara darbe üzerine darbe vurulduğuna hiç kuşku yok!

Ya bu darbeye ne demeli? 
ERGENEKON savcıları atışlarına, diledikleri gibi devam ediyor.
Biliyorsunuz, şöhreti Savcı Öz’den aşağı kalmayan bir savcı da İzmir’de vardı.
Ne var ki...
Soruşturma yetkisi elinden alındı, duruşma savcısı yapıldı.
Eğer görevine devam etseydi, yani yaşanan sürece “darbe” vurulmasaydı, neler yapacaktı, kimleri sorguya alacaktı?
Savcı Murat Gök, özellikle Akşam Gazetesi’nde yayınlanan açıklamasında, iktidar partisini çok rahatsız edecek bazı isimleri tek tek saydı.
O isimler gözaltına alınsaydı, sonuçta ne çıkardı; tıpkı Ergenekon davasında olduğu gibi, bunu peşinen bilemeyiz.
Bildiğimiz, İstanbul’daki savcıların önü açılırken; İzmir’dekilere aynı fırsatın verilmediğidir!


Tek karelik tebessüm

Üniforması cübbe silahı neşter