BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’la birlikte çalışmanın hiç de kolay olmadığını sanıyorum.
Hele ki insan, Kültür ve Turizm Bakanı olarak sorumluluk üstlenmişse...
Şu malum ve meşum “ucube” travmasından sonra Başbakan Erdoğan ile Kültür Bakanı Ertuğrul Günay arasında yaşananlar henüz belleklerdeki çıtırlığını yitirmedi.
Bereket sayın Kültür Bakanı fazlasıyla hazımkâr!
Başbakan Erdoğan kendisini yerle yeksan etmesine rağmen, istifini bozmadan koltuğunda oturmaya devam etti.
Ya bu kez ne yapacak acaba?
Evet, bu kez...
Başbakan’ın Marmara Denizi’nin dibinde söylediklerinden haberiniz olmadı mı yoksa?
* * *
“Aslında Marmaray 2013’e kalmayacaktı. 2010’a yetişebilirdi. Projenin yapımı sırasında ciddi engellerle karşılaştık. Özellikle arkeoloji noktasında çıkan engeller projeyi ciddi anlamda etkiledi. Sürekli yok arkeolojik şey, yok çömlek çıktı, yok şu çıktı, yok bu çıktı ile önümüze engeller koydular. Bunlar insandan çok daha mı önemliydi. Yok kuruluydu, yok yargısıydı, bunlara takılıp kaldık. Bundan sonra engel mengel tanımıyoruz, bedeli ne olursa olsun.”
* * *
Bir Kültür Bakanı hem bu kazılar sırasında “yaklaşık 30 bine yakın da taşınabilir kültür varlığının gün ışığına çıkarıldığını” bilecek...
Hem de başbakanının yukarıdaki sözlerini sineye çekecek.
Vallahi zor iş.
İnsan taş olsa çatlar.
Bakan Günay, hâlâ yerinde oturduğuna göre, bünyesi maşallah taştan da sağlam!
* * *
Memlekete hükmeden siyasi iradenin “kültür ve sanat” alanındaki derinliği:
“Minareler süngü
Kubbeler miğfer
Camiler kışlamız
Müminler asker” diye şiir okumaktan.
Veya:
“Beraber yürüdük biz bu yollarda
Beraber ıslandık yağan yağmurda dinlediğim tüm şarkılarda
Bana her şey seni hatırlatıyor” şarkısını terennüm etmekten ibaretse...
Başka milletlerin yere göğe sığdıramadığı ve “dünya mirası” saydığı eserler, bizimkilerin dilinde “arkeolojik şey” olup çıkar elbette!