KAPININ üzerindeki yazı, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözü gibi, ezberimizdedir:
“Vergilendirilmiş kazanç, kutsaldır.”
Sözü tersinden okursak:
Vergilendirilmemiş kazanç, haramdır.
Sayısı kaçtır?
Vergilendirilmemiş kazancın miktarı eski parayla kaç katrilyon, yenisiyle kaç milyardır?
Bilen yok.
Bilinen, memlekette haramzade çok!
Ve her yıl Nisan ayında, en çok vergi ödeyenlerin listeleri açıklanır.
Biz de bakarız.
Kimine “Helal olsun” der...
Kimine de, ağız dolusu “Yuh” çekeriz!
Bu yıl da öyle yaptık.
İzmir’deki listeye bakıp, mesela Lucien Arkas’a “Helal olsun” dedik yine.
* * *
Merakımızı gıdıklayan asıl konu ise listelerdeki “adının açıklanmasını istemeyen” mükellefler olumuştur daima.
Misal, bu yıl İzmir’de üç, dört, altı, yedi ve onuncu sırada yer alanların kim olduğu meçhul.
Neden?
Aynı şekilde Türkiye’nin en çok gelir vergisi ödeyen ilk 100 kişisinden, beş, altı ve yedinci sırada olanlar da, kendilerini saklamış.
İnsan gururlanması gerekirken, neden adının açıklanmasını istemez?
Akla iki ihtimal geliyor:
1- Çok vergi ödediğimi gören, çok para kazandığımı anlar, başımı ağrıtır.
2- İlk 10’un arasındayım ama aslında ilk üçe girmeliydim, utanıyorum!
Bence yerse endişeler bunlar.
Üstelik adını gizleyenler yüzünden, gerçek “yüzsüzler” belki de bu fırsatı, ganimete çeviriyorlar.
Gemiler, limanlar alan... Zenginlikleri paçalarından akan... Servetleri gerdanlarında ışıldayan... Süslü türbanları ile muhteşem jiplere kurulan... Attığı zaman mangalda kül bırakmayan... Kim bilir, kimler...
“Aslında o beşinci sıradaki benim, çaktırma” diye, kimliğini saklayanların yarattığı karanlıkta saklanıyorlar!
Devrim yerine evrim!
MEHMET Refik Soyer’in kurduğu Demokrasi Kültürünü Geliştirme Derneği, “Ne olacak bu sosyal demokratların hali?” sorusuna yanıt aramak için, 12-13 Mayıs 2004’te ciddi ve kapsamlı toplantılar düzenlemişti.
Konuşmacı olarak gelenlerden biri de, Ertuğrul Günay’dı. Umutlanmıştım onu dinleyince. “Bu adam sonunda bir devrim yapacak” demiştim.
Yaptı da!
Çok geçmedi. Ertuğrul Günay AKP’ye geçti.
Milletvekili oldu. Bakanlık koltuğuna oturdu.
Hani belediye başkanlığı su kaldırır, seçildikten sonra parti rozeti çöpe atılır ve şehre hizmet uğruna, ters köşeye yatılır.
Ama milletvekilliği, bakanlık gibi makamlara balıklama atlamışsa insan, mensup olduğu partiye gerçekten ve gönülden bağlı olmalıdır.
O nedenle, “Bakanlığım alınsa bile AKP ile yola devam edeceğim ” diyen Ertuğrul Günay’ı kutluyor; geçirdiği evrimin sürekli olmasını diliyorum!
Tek karelik umut