Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ortaçağ falan değil, 21’inci yüzyıl yaşanan. 2012 yılının 16 Mart’ı bugün.
Hak, hukuk, adalet...
İnsanlık onuru, şerefi, haysiyeti...
Onlar olmadan kimse adım atamaz bugün.
Hemen bir parantez açmalıyım ama...
Parantezin içine de “normal koşullarda” diye yazmalıyım!
Koşullar normal değilse, o zaman ha Ortaçağ, ha 21’inci Yüzyıl; hiç fark etmez.
Nitekim alırlar adamı, atarlar dört duvarın ardına.
Yetmez.
Bir de tecrite koyarlar.
Sen duvara bakarsın.
Duvar sana.
Hani bir yerde ahşap olsa, içinden kurt falan çıkar da; en kötüsünden ahşap kurdu ile muhabbet edersin!
* * *
Yok. O bile yok.
Sadece beton.
Sadece demir.
Tuncay Özkan’ın yanında 10 gün kaldıktan sonra tahliye olan ODA TV davasının tutuklu sanığı Sait Demir öyle diyor zaten:
“Orada siz demir ve betondan daha güçlü olmak zorundasınız.”
Vay be.
Demir ve betondan daha güçlü nasıl olur insan?
İnsanı üç metre, kırk dört santimin içinde yaşatan, bedenin bu eziyete katlamasını sağlayan; içindeki ruh olmalı.
Mustafa Balbay’ın yanında 10 gün kaldıktan sonra tahliye olan ODA TV davasının tutuklu sanığı Çoşkun Musluk da öyle diyor zaten:
“Biz çıktık ama ruhumuz cezaevinde kaldı.”
* * *
Dışarı çıkanlar, içerisini anlatırken “mezarlık gibi” tanımını kullanıyor.
Anlamıyorum.
Mustafa Balbay ile Tuncay Özkan’a duyulan kinin, öfkenin sebebi nedir?
Oldu olacak, bir de prangaya vurun.
İki ellerinden tavana asın hatta.
Tıpkı Ortaçağ’daki gibi!
* * *
Boşuna.
Adamlar zor yolu seçmiş, yaşamayı kafaya koymuş bir kere.
Hem de öylesine koymuşlar ki...
Yaşadıklarının hesabını sormadan pes etmeye hiç niyetleri yok.
Değil mezara, yerin yedi kat dibine de gömseniz...
İlla ki çıkacaklar oradan!

O gün gelecek

Söze devam edelim bıraktığım yerden.
Mustafa Balbay ile Tuncay Özkan çıkınca ne mi olacak?
Onlar da konuşacak.
Nedim Şener gibi:
“Biz o kadar desteğin sadece ikimiz adına oluşmasından utandık açıkçası. Arada o kadar çok harcanan arkadaşlar var ki! Ama bu desteğin şöyle bir faydası oldu. Bu destek ifade özgürlüğünü daha fazla gündeme getirdi. Ben kaç gece eşlerimizin tutuklanmasından korku içinde yattım. Eyvah eşim tutuklanıp çocuğum iyice yalnız kalacak diye çok korktum. Silivri’de insana ait hiçbir şey yok. Her şey insanı çürütmek üzere kurulmuş.
Doğan Yurdakul’un eşi aramadan geçerken x ray cihazının ötmesini önlemek için sutyenini çıkartıyor. Ancak cihaz yine ötüyor. Bu kez kazağını çıkartıp ‘Bakın hiçbir şey yok’ diyor. Dava düşse bile kaybedilen yılları kim getirecek?”
İşte soru bu.
Sorun da bu!
Nedim Şener, Ahmet Şık ve öteki arkadaşlarımız gibi; Mustafa Balbay ile Tuncay Özkan da konuşacak ve de “kaybedilen yılların” hesabını soracak.
Çünkü onların sadece ağzı laf yapmıyor, elleri de kalem tutuyor!



Tek karelik altta kalan!

Ruhun betonla imtihanı


O gün gelecekO gün gelecekO gün gelecek