Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

HERHALDE şu son YGS sınavında Prof. Ali Demir’in gösterdiği performansı çok beğendi ki Sayın Başbakan, vekâleten yürüttüğü ÖSYM Başkanlığı görevine sınavın ertesi günü asaleten atamasını yaptı.
Peki.
ÖSYM bu arada ne yaptı?
Yıllardır süregelen bir sorunu çözdü meselâ.
Türbanlı kardeşlerimiz son sınava rahatça katıldı.
İzmir’de bir başka kardeşimiz ise uygulamayı beğenmemiş, protesto amacıyla, sınav salonunda soyunmuş.
“Soyunmuş” derken, öyle çırılçıplak falan değil, sadece üstünü çıkarmış.
“Vay sen misin protesto eden” demişler hemen.
Yaka paça atmışlar kendisini sınav salonundan.
Aslında bu arkadaşın neticede büründüğü kılık “sınav güvenliği” açısından son derece ideal.
Çünkü böylece...
Orasına, burasına ne ilkel bir kopya materyali, ne de son teknoloji ürünü bir alet gizleme ihtimalini kendiliğinden yok etmiş!
Dolayısıyla sınavdan men edilmesi haksızlık.
Aksine...
Örnek gösterilmeliydi herkese.
* * *
Defalarca yazdım.
Arzu eden üniversite sınavına da, TBMM’ye de türbanıyla girebilmeli.
Fakat mesele sınav olunca...
Hak, adalet, güvenlik ve benzeri durumlar kurcalıyor aklı.
Çare çok aslında.
Örneğin sinyal kesici/bozucu “jammer” cihazlar, Prof. Demir’in aylar önce verdiği “bir nevi” söz gereği sınav salonlarına yerleştirilseydi; güvenlik sağlam, yürekler de ferah olurdu!
Şimdi şüphe, kuşku, endişe var yine.
Ya birileri örtünün altından bir iş çevirdiyse?
İşte bu nedenle “asaleti” hiç hak etmedi Prof. Demir.
* * *
Ve ayrıca, kimi yerlerde sınav salonlarına “harem” görüntüsü verilmesine getirilen “tesadüf” açıklamasına Hürrem Sultan bile inanmaz!
Madem tesadüf...
ÖSYM kazık kadar insanları, ilkokul birinci sınıftaki miniklerin oturduğu sıralara sıkıştırıp, onları adeta sınavda başarısız olmaya mahkûm etmenin önüne “tesadüfen” de olsa geçseydi keşke!


Bir tavsiye

Sayın Cumhurbaşkanı, yayımlanmadan imha edilen kitap hakkındaki görüşünü beyan ederken son derece farklı açıdan yaklaşmış meseleye:
“Bütün bunlar herhalde o gazeteciler ve bahsedilen kitaplar için en büyük PR çalışmaları olmuş oldu. Herhalde 10 bin satacak kitabı şimdi yüz binlerce sattıracaklar.”
Sayın Cumhurbaşkanı olanlara çok mu üzülmüş, çok mu sevinmiş; doğrusu anlamadım!
Ama olanları kendisi gibi yorumlamayanların çok fazla olduğundan herhalde haberdardır.
Nitekim son olarak Türk Gazeteciler Birliği, Alman Gazeteciler Birliği ve Avrupa Gazeteciler Federasyonu ortak bir açıklama yayınlayarak, Türkiye’de basın özgürlüğü konusunda kaygılı olduklarını duyurdular.
Dediler ki:
“Türkiye, hükümetin iddia ettiği gibi basın özgürlüğünün ileri derecede gelişmiş olduğu bir ülke değil. Dahası basın özgürlüğünün tehlikede olduğu bir ülkedir.”
Önerim, Sayın Cumhurbaşkanı da karşı tezi savunan bir kitap yazsın.
Belki şansı yaver gider de, kitabı yayınlanmadan imha edilir ve on bin yerine yüz bir satar!