İZMİR Büyükşehir Belediyesi, küçük çapta bir savaşa hazırlanıyor.
Cephane depolandı.
Araçların bakımı yapıldı.
Orduya takviye yapıldı.
Herkes teyakkuz halinde bekliyor.
Başkomutan, “hücum” der demez..
Havadan, karadan sivrisineklere karşı amansız bir saldırı başlayacak!.
Abartıyor falan değilim.
Mesele Ergenekon, işsizlik, ekonomik kriz kadar değilse de, yeterince önemli.
Belki, pek umursayamıyoruz şimdi.
Ama şu kadarını hatırlayın.
Bir temmuz gecesi tam uykuya dalmak üzereyken, o kahrolası vızıltının görünmez şeytanları burun ucunuzdan viraj alıp, kulak memenizi teğet geçiyor.
Aman.
Aman.
Ne kahredici bir durumdur, o an.
* * *
Resmen vücut kimyasını bozar insanın.
Elinizi sallarsınız havada.
Boşuna.
Sineklerin en sinsisi küçük parmağınızın kemiğe en yakın noktasında konar konmaz iğnesini sokar, zehrini bırakır.
Ondan sonra işin yoksa kaşın.
Kaşın babam kaşın.
Ne uyku kalır, ne huzur.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden “Sineklere aman yok!” başlığı ile dün yapılan iddialı açıklamanın sonuç vermesini umuyorum.
Hatta ummanın ötesinde, mutlaka bekliyorum.
Beyan ettikleri gibi, tekine dahi aman vermeden, sivrisini de, karasını da; ister tek tek yakalasınlar, ister toplu infaz yapsınlar.
Aksi halde, “Bir sineğin hakkından gelemeyen belediyenin...” diye başlayan cümlelerin sonu...
Kim bilir, nereye varır!
Melek mi, cadı mı?
DOKTOR Fatih Zülkadir soruyor:
“Deniz Feneri davası ne oldu?”
Sayın Adalet Bakanı geçen gün İzmir’e şöyle bir uğradığında karşılaşsaydık eğer, aynı soruyu ben de onun yüzüne karşı soracaktım.
Ve büyük ihtimal, Doktor Zülkadir’in yazdığına benzer bir cevap alacaktım:
“İnek içti, dağa kaçtı. Dağ yandı...”
Falan, filan.
Ama haklısın Fatih Bey kardeşim.
Yine dediğin gibi:
“Adalet bir hanım adıdır
Kimine melek, kimine cadıdır
Politikacıdan adalet bekleme
Ananı öpen zaten kadıdır!”
Tek karelik tablo