Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları


Derim ki, hiç değilse şu pazar günü kapayın gözlerinizi ve en sevdiğiniz kişinin sesinden, Mevlana’yı dinleyin.
İnanın.
Gözlerinizi açtığınızda bambaşka bir insan olma yolunda çok büyük bir adım atmış olacaksınız:
* * *
Öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu; aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim.
* * *
Zamanı öğrendim. Yarıştım onunla...
Zamanla yarışılmayacağını, zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim...
* * *
Öğrendim. Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu... Sonra da her insanın içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu öğendim.
* * *
Sevmeyi öğrendim. Sonra güvenmeyi... Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu, sevginin, güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim.
* * *
Tenini öğrendim.
Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu... Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim..
* * *
Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatmak gerektiğini öğrendim.
Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.
Sonra da ekmeği hakça dağıtmanın, bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim.
* * *
Okumayı öğrendim. Sonra kendime yazıyı öğrettim... Ve bir süre sonra, yazı kendimi öğretti bana.
* * *
Gitmeyi öğrendim. Sonra dayanamayıp dönmeyi... Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi.
* * *
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yasta... Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asil yürüyüşün kalabalıklara karsı olması gerektiğini öğrendim.
* * *
Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim.
* * *
Namusun önemini öğrendim...
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu, gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el sürmemek olduğunu

Haberin Devamı

Tek karelik yol!

“Öğrenmemiz” gerekenler



Ve gerçek ve hayat ve dost

“Gerçeği öğrendim bir gün...
Ve gerçeğin acı olduğunu... Sonra, yemeğe olduğu kadar kararında acının hayata da lezzet kattığını öğrendim.
* * *
Her canlının ölümü tadacağını ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.
* * *
Ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim.
Olur ya...
Kalp durur...
Akıl unutur...
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur...”
Ve nihayet son söz:
“İnsanlar yalnızca bildiklerini konuşsaydılar, dünyamızı derin bir sessizlik kaplardı.”
(Bu iletiyi gönderen değerli
dost Mimar Nejat Şener’e teşekkür ederim.)